Monday, December 31, 2007

Yeni ev, yeni hayat, yeni yıl....

Sizin haberiniz yok tabi, bizim ev tutuldu.. Ataşehir'de mini mini, yeşillik içinde sempatik bir ev olduğu söylenebilir.. O kadar şovunu yaptık Narcity'nin ama bize son anda yaptıkları yetişmeme sürpriziyle karşılaşınca araya bir ev daha koymak zorunda kaldık... Ikea'dan 4 bacaklı en basit masalardan aldık, olduğu yerde sallanan dolaplardan ve başucu çekmecelerinden aldık.. Bunları kendi kendimize yapmaya kalktık... Ellerimiz acıdı, heryerimiz ağrıdı ama insanın kendi kendine bişeyler yapmasının tadı damağımızda kaldı.. Cenk'in adına da konuşmuş oldum, bilemiyorum bu sözlerime katılır mı.. En son bıraktığımda Ikea'yı icat edene sevgi dolu (!) mesajlar göndermekle uğraşıyordu...

Sonuç olarak yeni evimiz hazırlanma aşamasında... Tencereler tavalar dolaba yerleşmek için sabırsızlıkla sıralarını bekliyor... Davetiyeler basım aşamasında, nikah şekerleri itinayla seçildi, muhtemelen üretiliyor, çiçekler belirsiz, şarkılar neredeyse tamam, gelinlik bitti, damatlığın parçaları tamamlanıcak, listeler hazırlanıyor (kabus dolu anlar yaşanıyor), oturma yerleri de belirlensin... Sonra misafirler gelsin... Cenk ile Tubik evlensin, herkesler eğlensin....

Sürekli ağlamaklı olduğum, evden ayrılmanın yarattığı tuhaf duygular, vs... Bunlara değinecek olursak tehlikeli sulara gireriz.. Hüngür hüngür ağlamaya gerek yok ofisin ortasında...

Velhasıl kelam (asıl yazıldığına dair fikre sahip değilim) 2008 başında bir sürü yenilik olacak hayatımızda... Herşey yepyeni.. evimiz.. hayatımız... işlerimiz... ailemiz... arabamız... sanki tüm hazırlıklar yeni bir yılla herşey yeni olsun gibi... Başlamak üzereyiz.. Sadece 27 gün kaldı... Heyecan, hüzün karmakarışık....

Dilerim hepiniz için yeni yeni mutluluklara sebep olur bu yıl... Dilerim herkes içindekini dışa çıkartmayı, kendi bildiğini okumayı, uktelerini doldurmayı, ailesine değer vermeyi, iyi insanlar olmayı başarırlar... Dilerim herkes sevecek bi insan, bi hayvan, bi eşya bulur..... Dilerim hepiniz normalde satın almayacağınız ama hep istediğiniz hep ilginizi çeken hediyeler alırsınız...

Hepinize iyi seneler dilerim....

Monday, December 24, 2007

Beynim bugün sağından kalktı.. Sizinki?

Bugün insanın kendi beynini tanıması ve nasıl kullanabileceğine dair önemli ipuçları elde emesi açısından keşfettiğim muhteşem bir quizi paylaşmak istiyorum. Tamam, ben bulmamış olabilirim, hatta bizzat Bodur'un blog sayfasından utanmazca araklamış da olabilirim.. Ama ne önemi var? Önemli olan hizmet! Halkın aydınlanması! Tek yapacağınız aşağıda vereceğim linke tıklayıp beyninizin hangi kısmını daha çok kullandığınızı keşfetmek... Çıkan sonuçlardan sonra ne yapacağınızı bilememezlik içine düşmeniz dahilinde sorumluluk üstlenmem, o sorumluluğu da anında Bodur'a atarım... Benim gibi koskoca mühendis olup da uzun zamandır bu kimliğin üzerinde ne kadar eğreti durduğunu farkeden ve bunun sebebinin aslında beyninin sağ tarafını kullanması ve mühendisten çok yazar mazar gibi acaip işlerle uğraşması gerektiğini bu quiz sayesinde kendine kanıtlayan kimseler varsa, Allah kolaylık versin diyorum... Daha ne diyeyim, kelin merhemi olsa....

İşte benim sonuçlar;

You Are 25% Left Brained, 75% Right Brained

The left side of your brain controls verbal ability, attention to detail, and reasoning.
Left brained people are good at communication and persuading others.
If you're left brained, you are likely good at math and logic.
Your left brain prefers dogs, reading, and quiet.

The right side of your brain is all about creativity and flexibility.
Daring and intuitive, right brained people see the world in their unique way.
If you're right brained, you likely have a talent for creative writing and art.
Your right brain prefers day dreaming, philosophy, and sports.


"E napalım yani" diyesi geliyo insanın sonunda, çünkü günlük astroloji yorumlarından bi farkı yok, farkındayım... İtiraf ediyorum, sonuçların sayfadaki duruşu çok cazibeli geldi... Herşey şekil için!!!

Wednesday, December 12, 2007

Teknolojinin gözünü seveyim

Erkeklerin toplantı, iş seyahati yalanlarına son!!! Kadınlar!! Duyun sesimi..


Tek yapacağınız google earth'ten ya da görmek istediğiniz yerin yöresel web sitesinden oranın videolarına bakmak! Arabaların park yerlerinden kocanızın sokak ortasında sigara içmesine kadar görürsünüz! Görmek istmediğiniz şeyler için garanti veremiyorum.


Aşağıda İş seyahati başlığı altında Almanyaya giden Cenk'in İstanbul'daki odamdan çekilmiş görüntüleri yer almaktadır... Yok yok o kadar da psikopat değilim.. Cenk bir kısa mesajla kendisini internetten görebileceğimi belirtti. Girdim baktım... Yanında sarışın Helgalar yok.. Biri Erdoğan Abi, diğeri de Barış.. E bizimkinden de başka bişey beklemek ayıp olur :D




Monday, December 3, 2007

Abi, alttan da bir dıptıs verdik mi...

Neler oluyor burada? Tubik'im düzenli yaziyor, bir suru işimiz olmasına rağmen. Ben ise hiç ortalarda yokum. Aslinda ikimiz arasinda kendini ifade etme ve düşüncelerini cümleye dökme yarışması yapsalar Tubik açıkara şampiyon olur. Ben ise çok sinirlenip çok küfür ettiğimden Hasan Şaş hesabı ceza alır dururum. Yani son zamanlarda benim az yazı yazmamın esas sebebi aslında potansiyel yazılarımın Tubik'inkilerin yanında çok yavan gözükecek olmaları, en azından ben böyle düşünüyorum. Yine de bugün size bahsedecek birşeyler buldum, konu ne mi? Müzik arkadaşım müzik. Ama dinlemek değil, daha çok bestelemek üzerine.

Commodore 64'de Future Composer adlı, 3+1 (her zaman 4 olmuyordu) kanallı müzik yapabileceğiniz bir programla başladı benim müzik hayatım. O zamanlar Clique başta olmak üzere Türkiye'de de bir sürü demo/diskmag grubu vardı ve biz de deli gibi özendiğimizden birkaç arkadaşla demo grubu kurmuştu ve ben de şarkıları yapıyordum. Oldukça başarısızdım aslında, müzik bilgim ve zekam yeterli seviyede olmadığı için (Sene 1994-1995 buarada :) ) yaptığım şeyler grup içerisinde de tutmuyordu. Zaten bir patterni doldurmak saatlerimi alıyordu ve 1-2 sene içerisinde pes ettim.



Seneler geçti, Ender Kasım arkadaşımızla tanıştım ve hayatım değişti. Üniversiteye hazırlandığımız dönemde, ve İTÜ günlerinde tüm zamanımız artık .it ve .xm formatında şarkılar yapmakla geçiyordu. Ben kuzey Avrupa ülkelerinden arkadaşlar edinmiştim ve vokallerimi onlara yaptırıyordum. Şarkıları yapmak için Modplug Tracker kullanıyorduk. Evet, şimdi yapsam halen onu kullanırım, inanılmaz kullanışlı bir programdır.



Gördüğünüz (veya göremediğiniz) gibi programda tamamen özgürsünüz. Belirli bir dönemden sonra .it desteği ile sınırsız (neredeyse) kanal, Direct VST (yani eşzamanlı efektleme), sınırsız (neredeyse) sample özelliklerini de getiren MPT, 1999 itibari ile tüm avrupanın favori mod/bilgisayarlı müzik programı olmuştu. En azından metalscene diye tabir edilen ve bilgisayarda metal müzik yapan herkezin takıldığı ortamda bu program kullanıyordu. Seneler boyunca müzik zevkimizin de değişmesi ile çeşit çeşit şarkılar yaptık. Demin baktım, Ender ile toplam 50'den fazla şarkımız var. Ben bu şarkıların bir kısmını Türkiye'de sevdiğim arkadaş gruplarına, bir tanesini Bulgaristan'da bir gruba, bir tanesini de daha geçenlerde Amerikalı bir herife beleşe verdim. :)

Bazen yaptığımız şarkıları stüdyoya gidip çalıyorduk, en eğlenceli kısmı buydu. "Allahsiz Makarna" efsanesi de burada doğmuştur aslında. Şarkının linkini ve sözlerini birazdan aşağıdaki linklerde vereceğim. O günleri hatırlıyorum da, her ses için saatlerce uğraşır, en uygun sampleları seçer, defalarca dener, bir şarkının içine bazen 20 şarkılık melodi/geçiş/ritim koyardık. Günümüzdeki şarkılara bakıyorum da, yemin ediyorum sayın okuyucular, büyük bir çoğunluğu bizim yaptığımız şarkıların yanından bile geçemez. E siz metal müzik yapıyordunuz diyeceksiniz. Evet ama her başarılı şarkı belirli başlı noktalarda kesişir, türün fazla önemi yoktur.

1. Yaratıcılık: Yaptığınız şarkı biraz da olsa birşeyler getirecek, duyulmamış bir melodi, akılda kalacak bir ritim veya söz içerecek. Ya yüreğiniz derinlerine dokunacak sözleriyle, ya da kafanızı hafifçe böyle sallamanıza sebep olacak harika bir melodiyle. Zamanımızda şarkılar ve hatta şarkı biryana bir sanatçının bütün müzik bilgisi/kalitesi bile yurtdışından çalınıyor. Türk müziği yerinde sekiyor, yenilik yok, olanlar dikkat çekemiyor falan filan. Büyük ustaları ayırıyorum tabi, büyük usta derken de Kayahan'ı kastetmedim. :)

2. Uyum: Uzun seneler Black Metal dinledim, halen de dinliyorum. Tubik bile alıştı. Bu kadar sert ve hızlı bir müzik türünde bile vokaller ve şarkının temel enstrümanları arasında anormal bir uyum vardır. Gitarın tonlaması ile vokalistin çıkardığı sesler bile uyum içerisindedir. Vokal şarkının genel havasını yansıtmaktadır. Yine ülkemizden dem vurmak gerekirse, radyoyu açın ve Türkçe müzik dinleyin. Şarkıların neredeyse tamamında İNANILMAZ tek düze bir ritim bulunmakta. Bu ritim üzerinde son derece bet bir vokal var ve vokal melodisi zaten şarkının da ana melodisi. Yani basitçe 130 metronom üzerine 4/4 lük bir çalıntı dıp-tıs-dıp-tıs (o bile meşhur club/dance şakrılarınan çalıntı) ve tek bir melodi. Aman allahım, müzik katliyamı, kaçın Sedar Ortaç geliyor. Parasında gözümüz yok, yeterince kazandıysa müziği bıraksın sadece.

3. Akılda kalma: Evet, bütün güzel şarkılar akılda kalır, çoğunluğu 1 kere dinlemeden sonra aklınızın bir yerine yerleşir ve tekrar hatırladığızda size böyle hafif bir huzur ve hemen dinleme isteği yaratır. Şarkıların akılda kalması ya bir melodinin çok ama çok güzel olması ile (bu bazen Türkiye'de de oluyor :) ) ya da şarkının enstrümanları arasında çok seslilik ve ton uyumunun muhteşem olması ile sağlanır. Asıl zor olan bence 2.sini yapmaktır ve bunu sadece müzik bilgisi çok iyi olan ve müziği iyi hisseden bestekarlar yapabilirler. Türk popüler müziğinde buna örnek olacak herhangi birini şu anda göremiyorum ve bu da beni dehşet üzüyor.

Evet sayın okuyucular, şu anda görüyorum, dinliyorum ve yargılıyorum. Evet, müziğimiz korkunç bir durumda. Sürekli "terk ettin beni, çok da fifi" modeli şarkılar ve aynı melodiler, araklamanın araklaması ve vesaire... Müzik nereye gidiyor, neden oraya gidiyor, geri gelecek mi? Ben ne zaman eski CD'lerimi dinlemeyi bırakıp yeni birşeyler alacağım (Malt hariç) hiç bilemiyorum. Size, siz dinleyecek güzel birşeyler bulana kadar oyalanacak birşeyler verebilirim sadece. Hepinizi gözlerinizden öpüyorum. Saygılar.

Metalscene forumları
Bir hayat dersi, Paul Potts
5 adet şarkım, Trax in Space'den
Modplug ile ilgilenirsiniz belki