- Bazen İstanbul'a taşınmadan önceki evimize dönmek istiyorum. Aşağı katta annemlerin varlığını hissedip, üst katta terasın olduğu küçük salonda camdan kapının önüne bağdaş kurup sadece denize vuran ay ışığının aydınlığında Sezen Aksu dinleyerek şarap içmeyi.
- Bazı şeyleri hoşgöremiyorum. Mesela insanların kendilerini bilmemesini, kendilerini bilmeden çok akıllı zannetmelerini ve etrafındakileri aptal yerine koymalarını.
- Haksızlığa tahammül edemiyorum. Böyle birşey başıma geldiğinde -küçük ya da büyük- sanki beynimde bir sinir atıyor. Ateş basıyor.
- Çok sabrediyorum. Gereğinden çok. Bazen kendime zarar verecek kadar çok.
- Küsünce ya da sinirlenince sadece susabiliyorum. Ne bağırıyorum, ne bir laf ediyorum, sadece susuyorum. İçime atıyorum. "Yazık bana" diye demiyorum. Kendime kızdığımdan diyorum. Atsam içimden, bazıları gibi rahat olup içimden geçeni söyleyebilsem, konuşmadan önce 10 değil bir düşünsem. (Cenk için böyle değil Allah'tan bu durum)
- Kibarım galiba biraz. Kibar demeyelim de fazla hassas diyelim. Kim ne diyecek, ne düşünecek, kırılacak mı, üzülecek mi, şöyle mi olacak böyle mi olacak. Çok fazla irdeliyorum. Sonra karşımdaki aynı hassasiyeti başka bir durumda bana göstermezse mazlum mazlum üzülüyorum kendi kendime.
- Artık kolay kolay arkadaş sayamıyorum herkesi. Güvenemiyorum. Bu iyi oldu aslında, kendi kendime bir koruma duvarı koymuş oldum. Ama yine de, ne bileyim işte.
- Kitapları çok seviyorum. Kitapları, okumayı sevdiğimden bile daha çok seviyorum. Kitap almadan önce kokluyorum. Güzel kokan kitap güzel oluyor. Artık kokusuna göre ayırabiliyorum. Ama artık eskisi kadar çok okuyamıyorum ve buna gerçekten çok üzülüyorum.
- Yazı yazmayı hayal ediyorum, daha doğrusu yazabilmeyi. Belki ileride bir kitabım, ve kitapla ilgili verdiğim bir röportajım olur, kim bilir?
- Ne alakaysa mühendis olmuşum. Hiç bana göre değilmiş. Soyut şeyler daha fazla ilgimi çekiyor. Yaratıcı olduğum söylenemez ama yaratmak ve birilerinin yarattıkları fazlasıyla ilgimi çekiyor.
- Maymun iştahlıyım. Annem söylerdi de kabul etmezdim. Zaten gün geçtikçe anneme benziyorum. Bir gün heves ettiğim ertesi gün ilgimi çekmeyebiliyor. Ama bazı şeyler var ki, yakasına yapışırım bırakmam.
- Hırs denen şeyden dağıtılırken ben muhtemelen kumsalda hayal kuruyordum, kaçırmışım. Hırs kavramını bir türlü algılayamıyorum.
- Dakik değilim. Hem de hiç.
- Gerekli gereksiz düşünüyorum. O kadar çok ve o kadar alakasız şeyleri sırayla düşünme potansiyeline sahibim ki sürekli esas konuyu unutabilirim, o an yapmam gereken işi 3 saat sonra yapabilirim. Oturduğum yerden babanneler gibi düşünebilirim.
- Arabada giderken, ben kullanmıyorsam (ki bunu kullanmadığım sırada yapmam sanırım daha iyi) sürekli kafam camdadır. Gördüğüm tüm tabelaları okurum. Bakkal, manav, ozalitçi, banka, trafik tabelaları, dilencilerin önündeki kağıtlar, belediyelerin branda afişleri... Sanırım bu sayede görüntü hafızam gelişmiştir. Cenk arabada giderken dışarı bakmamdan kendine küstüğüm sonucunu çıkartsa da hoşuma gider.
- Alışveriş yapmayı severim ama çok sık yapmam :)
- Müzik zevkime güvenirim. Kulağım da iyidir. 3 yaşında "Kadere bak" isimli bir albüm çıkarttım. Bir tane sattı..
- Bencil insanlardan nefret ederim. Onları olduğu gibi de kabul edemem. Ben hoşlanmadığım karakterde kişileri kabul etmemeyi tercih ediyorum sanırım. Değiştiremeyeceğime göre tek alternatif reddetmek.
- Serdar Ortaç'tanhiç hoşlanmam. O kadar hoşlanmam ki düğünümüzde DJ'e verdiğim tek talimat Serdar Ortaç çalmaması oldu. Kendisi ile ilgili değişik fantezilerim var. Kaşlarını ağdayla almak, saçlarını cımbızla çekmek falan gibi.
- Hayvan severim. Kedi beslerim ama asıl idealim penguen beslemektir. Penguenlere karşı özel bir sempatim var.
- Aşırı ama aşırı unutkanım. Ciddi boyutlarda konsantrasyon problemim vardır.
- Miskinimdir. Uyumak hobimdir. Her fırsatta uğraşırım. Fantastik rüyalar görüp, ertesi gün devam edebilirim.
- Çocukluğum erkek fatma olarak geçti ama son kulvarda toparladığım söylenebilir.
- İhtiyarları çok severim. Ama teyze fobim vardır. Büyük göğüslerini sağa sola çarpan, minibüse "pissssmi" diye binen teyzelerden çok korkarım. 3 saniye içinde muhabbete girebilen teyzelerden de çok korkarım. Ama bazıları çok şeker çıkar, hastası olurum.
- Tekila içmeyi çok severim ama Cenk beni pek sevmez böyle durumlarda. Sarhoş olunca neşelendiğim az olur ama hep neşelenme umuduyla içerim :)
- Gönül dostu, yüreğine sağlık, emeğine sağlık, keyifli, elektrik (ne manada kullanıldığını tahmin edersiniz), yaşanmışlık (Okan Bayülgen de yasaklamış, çok mutlu oldum) sözlerinden NEFRET ederim.
- Uzun süre basketbol oynadım ama hiç başarılı olamadım. Zaten artık eskisi kadar ilgimi de çekmiyor.
- Küçükken kendi kendime dergi hazırlardım. Bir tane satardı.
- Empati yeteneğim iyidir. Ama gereksiz zamanlarda kullanırım. Hiç işime yaradığı görülmemiştir.
- Kişisel gelişim kitaplarından haz etmem.
- Adaçayı severim.
- Kendini ben böyleyim ben şöyleyim diye anlatan insanlardan hiç hoşlanmam. Etraf bu insanlarla doludur. " E bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" demeyin. İki saattir kendimi anlatıyorum ama sanırım ihtiyacım vardı. Galba kendimi kendime kabul ettirmeye ihtiyacım vardı ve rahatladım. "E git evinde yap blogda niye yapıyosun?" derseniz de haklısınız derim ama artık çok geç.. Anlattım bitti :)