Neler oluyor burada? Tubik'im düzenli yaziyor, bir suru işimiz olmasına rağmen. Ben ise hiç ortalarda yokum. Aslinda ikimiz arasinda kendini ifade etme ve düşüncelerini cümleye dökme yarışması yapsalar Tubik açıkara şampiyon olur. Ben ise çok sinirlenip çok küfür ettiğimden Hasan Şaş hesabı ceza alır dururum. Yani son zamanlarda benim az yazı yazmamın esas sebebi aslında potansiyel yazılarımın Tubik'inkilerin yanında çok yavan gözükecek olmaları, en azından ben böyle düşünüyorum. Yine de bugün size bahsedecek birşeyler buldum, konu ne mi? Müzik arkadaşım müzik. Ama dinlemek değil, daha çok bestelemek üzerine.
Commodore 64'de Future Composer adlı, 3+1 (her zaman 4 olmuyordu) kanallı müzik yapabileceğiniz bir programla başladı benim müzik hayatım. O zamanlar Clique başta olmak üzere Türkiye'de de bir sürü demo/diskmag grubu vardı ve biz de deli gibi özendiğimizden birkaç arkadaşla demo grubu kurmuştu ve ben de şarkıları yapıyordum. Oldukça başarısızdım aslında, müzik bilgim ve zekam yeterli seviyede olmadığı için (Sene 1994-1995 buarada :) ) yaptığım şeyler grup içerisinde de tutmuyordu. Zaten bir patterni doldurmak saatlerimi alıyordu ve 1-2 sene içerisinde pes ettim.
Seneler geçti, Ender Kasım arkadaşımızla tanıştım ve hayatım değişti. Üniversiteye hazırlandığımız dönemde, ve İTÜ günlerinde tüm zamanımız artık .it ve .xm formatında şarkılar yapmakla geçiyordu. Ben kuzey Avrupa ülkelerinden arkadaşlar edinmiştim ve vokallerimi onlara yaptırıyordum. Şarkıları yapmak için Modplug Tracker kullanıyorduk. Evet, şimdi yapsam halen onu kullanırım, inanılmaz kullanışlı bir programdır.
Gördüğünüz (veya göremediğiniz) gibi programda tamamen özgürsünüz. Belirli bir dönemden sonra .it desteği ile sınırsız (neredeyse) kanal, Direct VST (yani eşzamanlı efektleme), sınırsız (neredeyse) sample özelliklerini de getiren MPT, 1999 itibari ile tüm avrupanın favori mod/bilgisayarlı müzik programı olmuştu. En azından metalscene diye tabir edilen ve bilgisayarda metal müzik yapan herkezin takıldığı ortamda bu program kullanıyordu. Seneler boyunca müzik zevkimizin de değişmesi ile çeşit çeşit şarkılar yaptık. Demin baktım, Ender ile toplam 50'den fazla şarkımız var. Ben bu şarkıların bir kısmını Türkiye'de sevdiğim arkadaş gruplarına, bir tanesini Bulgaristan'da bir gruba, bir tanesini de daha geçenlerde Amerikalı bir herife beleşe verdim. :)
Bazen yaptığımız şarkıları stüdyoya gidip çalıyorduk, en eğlenceli kısmı buydu. "Allahsiz Makarna" efsanesi de burada doğmuştur aslında. Şarkının linkini ve sözlerini birazdan aşağıdaki linklerde vereceğim. O günleri hatırlıyorum da, her ses için saatlerce uğraşır, en uygun sampleları seçer, defalarca dener, bir şarkının içine bazen 20 şarkılık melodi/geçiş/ritim koyardık. Günümüzdeki şarkılara bakıyorum da, yemin ediyorum sayın okuyucular, büyük bir çoğunluğu bizim yaptığımız şarkıların yanından bile geçemez. E siz metal müzik yapıyordunuz diyeceksiniz. Evet ama her başarılı şarkı belirli başlı noktalarda kesişir, türün fazla önemi yoktur.
1. Yaratıcılık: Yaptığınız şarkı biraz da olsa birşeyler getirecek, duyulmamış bir melodi, akılda kalacak bir ritim veya söz içerecek. Ya yüreğiniz derinlerine dokunacak sözleriyle, ya da kafanızı hafifçe böyle sallamanıza sebep olacak harika bir melodiyle. Zamanımızda şarkılar ve hatta şarkı biryana bir sanatçının bütün müzik bilgisi/kalitesi bile yurtdışından çalınıyor. Türk müziği yerinde sekiyor, yenilik yok, olanlar dikkat çekemiyor falan filan. Büyük ustaları ayırıyorum tabi, büyük usta derken de Kayahan'ı kastetmedim. :)
2. Uyum: Uzun seneler Black Metal dinledim, halen de dinliyorum. Tubik bile alıştı. Bu kadar sert ve hızlı bir müzik türünde bile vokaller ve şarkının temel enstrümanları arasında anormal bir uyum vardır. Gitarın tonlaması ile vokalistin çıkardığı sesler bile uyum içerisindedir. Vokal şarkının genel havasını yansıtmaktadır. Yine ülkemizden dem vurmak gerekirse, radyoyu açın ve Türkçe müzik dinleyin. Şarkıların neredeyse tamamında İNANILMAZ tek düze bir ritim bulunmakta. Bu ritim üzerinde son derece bet bir vokal var ve vokal melodisi zaten şarkının da ana melodisi. Yani basitçe 130 metronom üzerine 4/4 lük bir çalıntı dıp-tıs-dıp-tıs (o bile meşhur club/dance şakrılarınan çalıntı) ve tek bir melodi. Aman allahım, müzik katliyamı, kaçın Sedar Ortaç geliyor. Parasında gözümüz yok, yeterince kazandıysa müziği bıraksın sadece.
3. Akılda kalma: Evet, bütün güzel şarkılar akılda kalır, çoğunluğu 1 kere dinlemeden sonra aklınızın bir yerine yerleşir ve tekrar hatırladığızda size böyle hafif bir huzur ve hemen dinleme isteği yaratır. Şarkıların akılda kalması ya bir melodinin çok ama çok güzel olması ile (bu bazen Türkiye'de de oluyor :) ) ya da şarkının enstrümanları arasında çok seslilik ve ton uyumunun muhteşem olması ile sağlanır. Asıl zor olan bence 2.sini yapmaktır ve bunu sadece müzik bilgisi çok iyi olan ve müziği iyi hisseden bestekarlar yapabilirler. Türk popüler müziğinde buna örnek olacak herhangi birini şu anda göremiyorum ve bu da beni dehşet üzüyor.
Evet sayın okuyucular, şu anda görüyorum, dinliyorum ve yargılıyorum. Evet, müziğimiz korkunç bir durumda. Sürekli "terk ettin beni, çok da fifi" modeli şarkılar ve aynı melodiler, araklamanın araklaması ve vesaire... Müzik nereye gidiyor, neden oraya gidiyor, geri gelecek mi? Ben ne zaman eski CD'lerimi dinlemeyi bırakıp yeni birşeyler alacağım (Malt hariç) hiç bilemiyorum. Size, siz dinleyecek güzel birşeyler bulana kadar oyalanacak birşeyler verebilirim sadece. Hepinizi gözlerinizden öpüyorum. Saygılar.
Metalscene forumları
Bir hayat dersi, Paul Potts
5 adet şarkım, Trax in Space'den
Modplug ile ilgilenirsiniz belki
2 comments:
Bir çok yorum yapabilirim aslında. Nasıl ÖSS ye çalışmak yerine şarkı yaptığımızı. Tek bir geçişi düzeltmek için nasıl saatlerce uğraştığımızı, nasıl hasta şekilde her bir enstürmanın her bir saniye ses değerini ayrı ayrı girdiğini(hala inanamıyorum angaryaya gel)...
Çok emek verdik ve bence emeğimizin asıl karşılığı bu şarkıları yaparken aldığımız zevkti. Ayrıca hala arabamda en çok dinlediğim CD kendi şarkılarımızın CD'si dir.
Dıptıs şarkı da yaptık. Echolon süper bir şarkıdır örneğin. Müzik yapmaya başlayınca bir süre sonra türden bağımsız çalışmaya da başlıyorsunuz. Klasik müzik, latin tarzı, trance farketmiyor. Genel kavramlar her zaman aynı oluyor. Yapılan müzik kaliteli olduğunda türünün de önemi kalmıyor.
Bir de 'Called by Dusk' diyorum. Black Metal tarzı müziğin kanımca eriştiği erişebileceği en son noktadır. Araba kullanırken dinlenmesi son derece tehlikelidir.
Bu arada gerçekten bilgisayarda müzik yapmak, kendi grubunuz için şarkı yazmak veya gitar çalarken arka plan kısmını ayarlamak istiyorsanız, diğer bütün programlardan önce MPT'yi deneyin derim. Kullanımı son derece basit ve ufacık bu program gerçekten piyasada para ile satılan bir çok programdan daha çok iş görüyor.
Hocam, "Allahsız Makarna'nın linkini vereecğim" demişsin, vermemişsin. Dinleyesim geldi, paylaşsan diyorum :)
Post a Comment