Basit bir soru size:
"Futbol denince aklınıza ne geliyor?"
Bu soruyu bir sorun kendinize. Mesela benim aklıma ilk Hagi'nin Monaco'ya attığı gol geliyor. O gol anı, seyircinin çıldırması, spikerin kulakları tırmalayan bağırışları, Hagi'nin tribüne koşarken ki sevinci, taraftar - takım coşkusu, beraber söylenen tezahürat... Futbolun güzel tarafı geliyor benim aklıma, bir tiyatro gibi izlenmesi gereken, bana göre kazandıkları parayı sonuna kadar hakeden futbolcular geliyor. Televizyondaki süper uyduruk dizilerin oyuncularının (yabancı diziler de dahil buna) kazandıkları ultrasonik paraların yanında, benim futbolcularım sonuna kadar hak ediyor o parayı. Çünkü hem para kazanmak, hem de kendilerini sevenlere, ait oldukları takımı sevenlere güzel şeyler izletmek için oynuyorlar futbolu. Onların aslında en çok istedikleri şey sevilmek, oyundan çıkarken alkışlanmak, iyi bir hareket ile stadı coşturmak.
Biz taraftar olarak hangi noktadayız peki? Size söyleyeyim, bokun altında kalmış, kötü kokudan önündeki hiçbirşeyi göremez hale gelmiş ve daha kötüsü bok içinde yaşamaya alışmış bir taraftarız biz artık. Dün televizyonda postmodern kadın yorumculardan biri, Amerika'yı keşfetmiş gibi "ya ama herkez o su şişesinin hangi tribünden geldiğini konuşuyor, kimi Fener tribünü diyor öbürü Galatasaray, ama kimse o su şişesini atanın kim olduğunu araştırmıyor, varsa yoksa hangi takım tribününden gelmiş, o merak ediliyor" dedi. Bunu derken aklı sıra populistlik yapıyor, puan topluyor. Be eksik akıllı, çok mu umrunda senin bu olay, yaptırt o zaman araştırmanı, bul polis kayıtlarını, maça gidenlerle görüş, o tribünde oturanları bul, çok mu önemli senin için, bul bir matematikçi, hesaplat açıları televizyon görüntüsünden, pierolar falan uçuşuyor etrafta. Yok ama o senin umrunda değil, önemli olan o an o açıklamayı yapıp prim toplamak değil mi?
Ulan içine sıçtınız Türk futbolunun. "Türk futbolu mu vardı?" diyenleriniz mi var etrafta? Vardı tabi, nasıl vardı biliyor musunz? Korkuttu sizi Fatih Terim, hakkında atıp tutamadınız, büyük baş abilerle arkadaştı, ağzınızı açamadınız, ağzına sıçamadınız Galatasaray takımının, onlar da iyi kadroyla alıp yürüdüler UEFA şampiyonluğuna kadar. Yazsaydınız ya o zaman da Emre Fatih hocanın kızıyla berabermiş diye? Yazsaydınız ya o zamanlar bu dizilişle Galatasaray'dan birşey olmaz diye? Guiza için diyorsunuz ya, gol makinası değil, traş makinası bu diye, deseydiniz onu Hakan Şükür'e o zaman, sayfalarca yazsaydınız dini inancını bilmemnesini gol kaçırınca? Yazsaydınız hoca yanlış oynatıyor, zaten çok da para alıyor, o parayı alıyorsa her sene şampiyon yapacak takımı diye? Yazamadınız. Noldu? Sizi korkutmak lazım çünkü. Size hak ettiğiniz muameleyi yapmak lazım çünkü.
Bayılıyorsunuz değil mi? Rijkaard Milan ile anlaştı yazmaya, çok satıyor gazeteniz çünkü. Ulan spor muhabiri bozmaları, hani kaynak, nerden duydunuz, kimi gördünüz? Rijkaard'a sordunuz mu? Bu öyle devre arasında "Eto'o Fener'de" yazmaya benzemez, takımın gidişhatını bozar, futbolcunun aklını karıştırır. O da yetmedi, duydunuz bir yerden Liverpool 4 maç üst üste yenilmiş diye (yoksa umrunuzda olmaz sizin İngiliz ligi), bastınız geçen hafta hemen "Rijkaard Liverpool'a yakın" diye. Ulan ne yalancı adamlarsınız be, ne düzenbazsınız, üçkağıtçısınız siz ya. Hiç utanmıyor musunuz bunları uydurup uydurup yazarken? Arda Turan, Saba Tümer'leymiş. Nerde gördün kardeşim, nerde duydun? Yalancı!
Futbolun kendisiyle alakalı tek kelime yok gazetelerde. Arda üzgün mutsuz asabi bilmemne, Daum Rijkaard'a çıkıştı, Keita sinirli. Beşiktaş'a noldu peki? Bir tane haber yok gazetelerinizde. Hadi o büyük takım. Gaziantep'te neler oluyor mesela? Bursa'da? Diğer anadolu takımlarında? Orada oynayan zavallı topçular napsın? Ahmet'ler Mehmet'ler. Onlar İstanbul'da karı kovalayamıyorlar tabi, sizin için haber değil onlar. "Amaan nolcak, iyi oynarlarsa bütün sezon, Fener alıyor diye yalandan bir haber yaparız olur biter." Hani marka yaratacaktınız ligimizden. Ulan böyle marka mı olur. Yalandan Lig tv'de program yapıyorlar, Anadolu ekipleri ile de ilgileniyormuş gözükmek için. Hadi len, hadi. Siz futbolu sevmiyorsunuz. Spor basınında neredeyse kimse, kesinlikle futbolu sevmiyor.
Siz o zavallı futbolcuların, o zavallı teknik direktörlerin kovulmalarını, futbolcuların kavgalarını, taraftarın birbirini dövmesini seviyorsunuz. Siz ondan ekmek yiyorsunuz. Direkten dönen bir şut, frikikten atılan bir gol, son dakikada atılan penalti sizi kesinlikle ilgilendirmiyor. Her türlü kötülüğü istiyorsunuz, bu durumu siz yarattınız, yazılarınızla, röportajlarınızla, yalan haberlerinizle, yalan haber basmak için hususi çıkardığınız gazetelerle. Futbolu zavallı hale getirdiniz. Umarım o zavallı hale birgün siz gelirsiniz. Güzelim oyunumu kirlettiğiniz için sizi hiç ama hiç affetmeyeceğim.
7 comments:
türk futbolunun bu hale gelmesinde "ölü yiyici" medya kadar önüne geçemediğimiz fanatizmin de etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum. anladığım kadarıyla g.saray taraftarısınız; yazdıklarınızın çoğuna katılıyorum g.saray'a (başta rijkaard ve arda olmak üzere) son günlerde yapılan linç konusunda. ama sorun tam da burada başlıyor aslında, herkes sadece kendi takımına, kendi teknik direktörüne, kendi oyuncusuna bir şeyler yapılınca hatırlıyor fair play ruhunu, joga bonito'yu.. bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın hesabı diğer takımlara yapılanları görmezden geliyor hep. aynı linç girişimi 3-4 hafta beşiktaş için yapılıyordu medyada; denizlinin kellesini isteyenler nihata sallayanlar..vs ama ben bir tane bile g.saraylı ya da f.bahçeli görmedim "bu adam türk futbolunun en önemli teknik direktörlerinden, nihat da avrupa'da başarılı olmuş ender türk oyunculardan yapmayın el insaf" diyen. biz ne zaman adam oluruz biliyor musunuz; son oynana derbideki olaylar hakkında bir f.bahçe'li taraftar "yaa daha geçen sene sami yende sahaya yabancı madde yağdırdınız ne konuşuyonuz" demek yerine 2 maç ceza az oldu keşke 10 maç kapansa da akılları yerine gelse dediği zaman..
saygılar
Kesinlikle Galatasaray taraftarıyım. Ama Ortega transferinde veya Anelka'da, veya Pierre geldiğinde, en az Kewell'a, Rijkaard'a sevindiğim kadar sevindim, emin olabilirsiniz. Örneklerim (Guiza örneği hariç), fazlaca Galatasaray üzerine olmuş, kusura bakmayın. Emin olun futbol güzel olmadığı sürece, veya güzel futbol ülkemizdeki gibi hiç prim yapmadığı sürece, basının yalanları, futboldan uzak saçmalıkları devam ettiği sürece, ben bu oyunu LigTV'den değil ama Skysports'dan izlemeyi tercih edeceğim.
Çünkü fanatizm taraftarlar arası bir rahatsızlıktır. Ama basınımızda bulunan kesinlikle bir fanatizm değil. Tamamen hırsızlık, yalancılık ve sahtecilik üzerine kurulu bir sistem. Ben bu yazıda buna isyan etmek istedim birazcık. Yoksa Galatasaray falan umrumda değil benim.
Nasıl insanlar dizi izlerken keyif alıyorlarsa (hangisinde alıyorlarsa artık), ben de aynı keyfi maç izlerken almak istiyorum. Kendi ligimin maçlarını.
Daha yazacak o kadar çok şeyim var ki...
basının tutumu konusunda katılıyorum kesinlikle, bu yüzden nice "yeniköy kasabını" kuyruğuna teneke bağlayıp yolladık bu ülkeden. bahsettiğiniz bayan yorumcu amacı populizm de olsa çok doğru bir noktaya değinmiş, önemli olan o su bardağının atılmasıdır kimin tarafından atıldığı değil, f.bahçeli de atsa g.saraylı da atsa olayın çirkinliğini değiştirmez. sırf sidik yarıştırma adına hayatlarında bildikleri tek fizik mankenlerin fiziği olan adamlar forumlarda eğik atışı tartıştı kendilerine göre haklı çıkabilmek kendi rengine b.k sürdürmemek için. böyle bir taraftar profiline sahip ülkede de böyle bir basın anlayışının olması çok da şaşırtmıyor beni. ne zamanki gözümüzdeki siyah-beyaz, sarı-kırmızı, sarı-lacivert gözlükleri çıkartıp bütün olaylara aynı objektiflikle yaklaşırsak o zaman basının yazdığı safsatalara kimse itibar etmez. ben şahsen bir süredir bu kolpa gazeteler yerine benim gibi futbolun güzelliğini görmeye çalışan, tuttuğu takım ne olursa olsun her zaman doğruyu savunan insanların bloglarını takip ediyorum, size de tavsiye ederim..
Tavsiyenize sonuna kadar katılıyor ve uzun zamandır da uyguluyorum.
Bayan spiker konusunda da, dediğiniz doğru ama zaten mantıklı adamların hiçbiri aksini düşünmüyor ki. Suyu hangi takımın değil, kimin fırlattığının bulunması gerektiği gerçeği çok net. Bunun bilinmesine rağmen halen daha "bak biz ne rasyonel insanlarız, sizin göremediklerinizi görüyoruz, ey ahlaksız Türk halkı" kıvamındaki söyleyiş beni çıldırtıyor.
Neyse, yeterince çıldırdık bugün. Ama yakın zamanda yermekten vazgeçerek bu ligin güzelleşmesi için gereken şeyleri biraraya toplayıp bir yazı yazacağım. Kendi fikirlerim tabi, olabilecek güzel şeyler.
Yorumlar için de sağolun. :)
çabalar, kelimeler, anlatılar, fikirler güzel... karamsarlık yapmak istemem ama sonuç çıkmaz be abi... yani ben şimdi fener maçına gittim, inan ne arda ya küfrettim, ne bir şey attım, atan olsa engellerdim de (bursa deplasmanında da yapmıştım ama o sandalye 10 saniye sonra başka yerden geldi) toplu linç psikolojisi neyin yerine geliyor, olmayan psikolojiler üstüne, kör inançlar neyi dolduruyor aklın boşluğunu... medya bakma aslında en çabuk düzelen ve düzelecek kısım, düşündüğümüzden daha akli adamlar var orada, güzel şeyler de yapıyorlar ama sen şimdi diyarbakır ın şoförünün akredite kartını vermemek için polise bile dalmasını nasıl açıklarsın, arda'ya aynı anda en az 30 bin kişi tarafından edilen küfrü nasıl durdurursun... oradan buradan o takım bu takım değil, toplu histeri bu, ömür boyu kanlarımızda taşıdığımız ne yazık ki...
aklın ve bilginin doldurmadığı yere dolacak o kadar çok şey var ki...
Varol, çok ciddi bir yazı hazırlamak istiyorum. Türk futbolunu ne kurtarır diye. Çok yerde takılıyorum ama kafamda bir sürü fikir var. Bir derleyip toplayayim, yazacağım.
hocam, çok doğru demişsin, yeni okudum... o postomodern bayan yorumcuyu aynen bahsettiğin yorumu yaparken ben de yakalamıştım.. (birlikte mi izledik de sinirlendik yoksa yaw?)
neyse, bilhassa lig tv'den dem vurmak istiyorum. hani kulüpler 400 milyon dolar mı euro mu ne istiyorlar da "Şansal Abi" de çıkıp sürekli bu lig o kadar etmez diyor ya... şimdi ben anlamıyorum... olaya bu gözle bakan ve önüne gelen her fırsatta ligin değerinin ne kadar düşük olduğundan dem vuran bir kurum (Şansal Abi kurumu temsil ediyor neticede) zaten nasıl senin bahsettiğin türde futbolu geliştirip ligin değerini arttırıcı haberler, yayınlar yapsın ki??? değer düşük olsun bir dahaki ihalede ucuza kapatayım. futbol sevilmezse, stres gerginlik üzerine kurulu olursa da değer düşer. Direkten dönen topların, son dakika frikiklerinden ne kadar az bahsedersek, değer o kadar düşer, o kadar ucuza alırız yine...sonra da aylık bilmem kaç liradan milleti söğüşleriz!
bu kafadaki insanlardan nasıl olmuş da "son 20 yılın en iyi slalom golleri, son dakika golleri, kaleci hataları vs." gibi görüntülerin ayrı ayrı derlendiği ve aslında harika bir fikrin ürünü olan "21" çıkmış inan anlamıyorum... gerçi o programı da izledikçe bazen anlıyorum. arada o kadar saçma sapan cümlelerle tanımlanmış ki pozisyonlar, böylesine tarafsız, belgesel niteliğinde bir yayını bile zehir edebiliyorlar bazen...
gün olur devran döner diyelim, umalım...
Post a Comment