Saturday, August 30, 2008

Hatalı park

Dün yine klasik ay sonu satış paniği günlerinden birini yaşadım..



Müşteri ziyareti kotam çok eksik, telefon görüşmem çok eksik, aman Tanrım ne kadar az mail göndermişim!.. Derken.. Aylık hedefimin belli bir kısmını doldurma telaşesi içindeydim. Sabah saatlerinde bir firma arayıp görüşmek istediklerini söylediler ancak saat zaten 10'a geliyordu ve yetkili saat 11'de çıkacaktı. Kısacası en geç 10:30'da firmanın kapısından içeri girmeliydim! Seri bir şekilde dosyalarımı hazırlayıp ziyaret için arabaya atladım.



İsmini vermeyeceğim bir semtin merkezi bir yerinde zorla boş bir yer buldum arabayı park edecek. Aman tanrım saat zaten 10:35'ti! Bu satışı yaparsam hedefime bir barem daha yaklaşmış olacaktım. Arabadan çıktım. Kafamı kaldırdığımda park ettiğim alanın engellilere ait olduğunu gösteren tabelayı gördüm. Düşünecek ve hareket edecek zamanım yoktu. Eh zaten 15 dakkadan fazla kalmayacaktım. Yanımda duran diğer engelsiz araçlara baktım. Bir elimde eşek ölüsü gibi lap top, diğer elimde çantam, üzerimde o sıcakta giydiğim ceket... Yürümeye başladım. İçim rahat değil.. Firmadan içeri girdim.



Yetkili kişi ofiste değildi.. Bankaya gitmiş! Bekliyorum gelen yok.. Benimle ilgilenen hanıma arabayı koyduğum yeri gösterdim. "Bişey olmaz merak etmeyin". Sanki kadının söylediği kanunmuş gibi bir an olsun yatıştım. Yetkili geldi. Almak istediği ürüne çoktan karar vermişti zaten. Sevindim. En fazla 10 dakika daha dururdum. Ancak adam susmak bilmiyordu. Konu ile ilgili-çoğunlukla da ilgisiz- milyonlarca soru sordu. Sürekli beni tuttuğu için özür diliyor ancak "şu konuyu da halledelim" diyip benimle alakası olmayan sürüyle soruyu sormaya devam ediyordu. Gerildiğim her halimden belli oluyordu. Ama sallayan yoktu.



Aradan bir buçuk saat geçtiğinde kendimi firma dışına atabilmiştim. Pasajın girişinde oturmuş, Kürt'çe konuşan bir sürü adamın tuhaf bakışları arasından geçim, arabayı koyduğum yere doğru ilerledim. O mavi tabelanın altına baktım. Baka bir minik araba, başka mor tonlarında duruyodu.



"Neyse biraz daha yürüsem iyi olacak" dedim ve anlamsız olduğunu bildiğim adımlar attım. Sonra sonu elde edemeyip geri döndüm. Park yerinin hemen yanında bir dükkanın önünde dikilen birine "Burada araba çekildi mi?" diye sordum. Çekilmiş bikaç tane. ARabayı götürdükleri yeri sordum. Herkes biliyor maşallah. Gittim bankamatikten para çektim. Taksiye atladım. Kuş bakışı 100 metre bile olmayan mesafedeki otoparka gittim.



Kenarda bir polis arabası duruyor. Otoparkçı ile muhattap olduğum 5 dakika içinde 5 araba daha geldi. Otpark için 6 YTL, çekme ücreti olarak 44 YTL aldılar benden. Yol yordam bilmediğim için kuzu kuzu uzattım parayı. İlk defa yanlış park etmiştim. İlk defa polislik, cezalık bir durumum olmuştu. Çünkü ben normalde herkesin hakkına ve güvenliğine saygı gösteriyorum. Ve çekeceğim cezaya da razıydım o an.. Sonuç olarak ne olursa olsun haketmiştim.



Otopark görevlisi fiş ve teslim aldığıma dair bir belge verdi. Sonra "Cezayı adrese mi gönderiyorlar?" diye sordum. Olay bu noktada tuhaflaştı. Görevli "Abla sana ceza kestirmicem ben" dedi. "Nasıl yani?" diye sordum. Oradaki memurlardan birini çağırdı. "XXX Bey bu hanıma ceza kesmeyelim" dedi. Sonra da benim kuzu kuzu pra verdiğimi gösteren o belgeyi polise gösterdi. Memur da " İyi o zaman plakayı bi yere not et kesmeyiz" dedi. Gözlerime inanamadım. Kulaklarıma da.. Ben yaptığım hatalı park için ceza çekmeyecektim. Azıcık kural bilseydim onlara o parayı vermediğim için kesilecekti o ceza bana.. Ama verdim o parayı. Cezadan kurtuldum..



Ne kadar üzüldüğümü, bu ülkenin kuralları ve gidişatı için ne kadar endişelendiğimi anlatamam.. Bu nasıl bir tezgah? Bu nasıl bir rahatlık?



Teşekkür bile etmeden bastım gittim. Teşekkür etmemenin de cezası var mı acaba?



Akşama bir satış daha geldi. Geçirdiğim iki ayın acısını çıkarttım bu ay. Hedefimin üzerine çıkmış oldum.. Ama ne tadı kaldı ne keyfi..

2 comments:

Tanya's said...

Tubacım,

Maalesef oluyor bunlar..ceza ödemeye en hevesli oluyoruz o durumlarda ama yok..ödeyemiyoruz..birileri köşeleri kapmış..biz de ortada sıçan.

tubik said...

Aynen öyle.. O rahatlıklarını gördükçe deliricem zannettim. Nasıl kendimi sinirlenip laf etmekten alıkoydum onu bile bilmiyorum.