Friday, September 21, 2012

Saçma mı? Evet, hem de çok!

Yaşaması zor,
Anlaması zor.
Hayat,
Beni neden yoruyosun?
Hayat,
Beni neden Serdar Ortaç'la hemfikir ediyosun?

Monday, September 17, 2012

Organik navigasyon

Hayat bana garip mesajlar veriyor sanırım. Pek anlamak istemesem de, işime gelmese de, içimden bir ses gıcık gıcık dürtüyor beni. Yapacak çok şey var. Bir sürü plan, program, seyahat, alınacaklar, verilecekler, toplanacaklar, vazgeçilecekler, sevilecekler, duyulmayacaklar, izlenecekler, kullanılacaklar, taşınacaklar, bulunacaklar, vs, vs...

Çok şey var önümde. Düşündükçe gözümde büyüyor. Ama onlara başlamadan asıl önemli olanlara sıra gelmiyor.

Bu aralar sıklıkla düşünmeye başladığım birşey var. Hani içgüdü, içses, hissiyat falan dediğimiz, aslında bizim sıklıkla susturmaya çalıştığımız ve biz sanki doğamızdan daha akıllıymışızcasına mantıklı olmaya çalıştığımız şeyler var ya... Hani hayatımızda bazı kararlar alırken o sesin dediğini değil de mantıklı olduğunu düşündüğümüz şeyi yaparız ya genelde. İşte ben tam o noktada, hayatımızda aldığımız tüm kararlarımızı o en susturduğumuz ama en derinlerimizden gelen sesi dinleyerek almış olsaydık, yaşamımız olduğu haline kıyasla ne durumda olurdu çok merak ediyorum!

İçsesi küçümsemeyin, o çok özlediğimiz ama bırakmaya da bir o kadar meraklı olduğumuz çocukluğumuzun sesi o. Birini nedensiz sevdiren ya da nefret ettiren, durup dururken başka bir konuya yönlendiren ve her doğum günümüzde biraz daha az duymaya başladığımız içses. Mutlu çocukluğumuzu geçirten ve mutsuz yetişkinliğimize getiren...

Bak mesela benimki şu anda resmen "git yat geç oldu" diyor ama ben alenen gözardı ediyorum.

Monday, September 10, 2012

Monday, September 3, 2012

Safran yeşili

Çıplak ayakla yürüdüm gibi hep
Ne kanalizasyonu kaldı, ne de pamuk tarlası
Bir gün bir baktım ipek örtüler üzerindeyim
Diğerinde fare leşlerine bulanmış parmaklarım

Ayaklarımdan başka neyim varmış ki sanki?
Ne kolum, ne gözüm, ne saçlarım
Bir çift ayakmışım da sanki kabımdan kaçmışım
Farketmeden ne çok yara almışım

Taş olmuş da çatlamış derim
Umut tozun toprağın arasından görünen kanımmış
Adı yokmuş geçtiğim yolların
Ayak sanmışım kendimi, onların dediği ise "insan"mış

Bir canım varmış meğer,
bana sormadan verilir ve yine sormadan alınırmış
Ben kendime sahibim bilmişim de
Kim kimin malı anlamamışım

Ayakmışım kabım varmış
İnsanmışım yaradanım
Yaradandan bir parçaymışım
ama en çoğu ağaçlarmış