Wednesday, March 30, 2011

Ses, seda

Taaa Eylül ayından beri sesimiz soluğumuz çıkmıyor. Hatta en son Cenk'in sesi çıkmış. Benim soluğum daha da öncesinden beri kesilmiş.

Bir sürü sebebi var elbet. Ama ben içlerinden en naif gördüğümü paylaşayım sizinle:

Bundan aylar evvel, Fikriye'min ekranını kırdım! Ekranı yaptırma maliyeti yeni bir Fikriye alma maliyetiyle neredeyse aynı olduğundan, bir köşede mahzun mahzun duruyor Fikriye'm. Üstelik Fikriye'mle öyle bir bağ kurmuşum ki, benim olmayan birşeyle, benim olan bu bloga yazı yazmak içimden gelmedi. Şirket bilgisayarımı da hiçbir zaman sevemediğimden, parmaklarım kendi sözcüklerim için gitmemiş klavyeye.

Ha şu anda Fikriye tamir oldu da mı yazıyosun derseniz, cevabım "hayır". Ama zaman zaman öyle büyük bir özlem duyuyorum ki yazmaya, bari kendi mahçup tarihime minik bir not düşeyim istedim bu uzun aralığın nedenini.

Aklıma yeni yeni fikirler geliyor blog için, ya da olası alternatif bloglarım için. Hepsini kaldırıyorum bilincimin alt raflarına.

Cenk bugün yeni bir laptop aldı kendine. Belki kendisiyle tanışınca (henüz adını bilmiyorum) sever, kelimelerimi ona layık görebilirim.

Bu ara fazla uzun sürmez gibi. Zira dolup dolup taşıyorum.

Hepinizi özledim.

Sevgiler...