Monday, August 23, 2010

bir varmışım


Sertab Erener - Bir VarmıÅ?ım Bir YokmuÅ?um |new 2010|
Hochgeladen von xHitx. - Sieh mehr Musikvideos, in HD!


Ben nice depremler gördüm, kolay kolay yıkılmam
Her defasında kaybetsem yine de hiç üzülmem

Aslında bu kadar da kırılgan değildim
Kendi yarattığım düşmanlara yenildim
Bir kayboldum sonra tekrar belirdim

Masallardaki gibi,
Bir varmışım, bir yokmuşum...

Sen bana imkanlar sundun,
Ben bunu kabul edemem
Şimdiye kadar yalnızdım, öyle "pat" diye değiştiremem

Aslında bu kadar da kırılgan değildim
Kendi yarattığım düşmanlara yenildim
Bir kayboldum sonra tekrar belirdim

Masallardaki gibi,
Bir varmışım, bir yokmuşum...


Korkarsam sakince ıslık çalarım.
Ben susmam, sen de susma ki korkmayalım
Malesef az sonra gitmem lazım
Huyum böyle, aynı yerde hiç kalmamışım

Bir varmışım, bir yokmuşum...

Sunday, August 15, 2010

PuCCa günlük, oldu kitap


Bir süredir gidemediğim D&R'a cuma günü sinema öncesi uğrama fırsatım oldu. İçeri girer girmez 23 Nisan veletleri gibi zıplamaya, o bölmeden diğer bölmeye sevinç çığlıklarıyla geçmeye başladım. Yeni yeni kitaplar, bir sürü kitaplar, büyükkitaplar, küçük kitaplar, sıkıcılar, gericiler, klasikler derken kendimi feci satanların önünde bulmuşum.

Bu "çok satanlar" kısımları kitapçılarda en sevmediğim bölümdür. Bir türlü içimde güven uyandırmaz. Sanki oraya elimi atsam kapitalist düzenin bir oyuncağı haline gelicem, sanki ben karaktersizim de başkalarının tercih ettiklerinden nemalanıyorum, üstüne 5 dakka düşünecek kapasitem yokmuş da kendime raflardan bir kitap seçemiyormuşum gibi gelir. Ha bir de "Kayıp Gül" vakası vardır ki nasıl böyle birşeye alet oldum da aldım, zaman harcadım da okudum anlamış değilim. Kitabın heryerinden birşeyler sarkıyor, yok bilmem ne ödülü almış, yok avrupa da yok satmış, yok okuyan herkesin basenleri 3 cm inceliyormuş... İçimden bir ses yapma, gelme bu oyuna dedi ama ellerime engel olamadım. Aldım kitabı okudum. Okuduktan sonra "Ya ben de bi gariplik var, ya da bu kitaba ödül veren de, satın alan diğerlerinde"... Biraz araştırdıktan sonra anladım ki bütün o kurdeleler hikaye, tamamen bir pazarlama ürünü... Ne kadar aptal gibi hissetmiştim ve verdiğim 3 kuruş, nasıl milyon dolarlara dönüşmüştü gözümde!

İşte tam o an, feci satanlar reyonunun önünde olduğumu farketmeksizin birşey ilişti gözüme. PuCCa diyor, küçük aptalın büyük dünyası diyor, marlyn var kapakta falan... "Dizüstü edebiyat" yazısını da görünce "Noooluyor uleeeeyyyynnn?" diyerek arkasını okumaya başladım.



Evet, sonunda biri benim hayalimi gerçekleştirmişti. Kendi köşesinden yazdığı mini mini yazıları, birileri tarafından sevilip, beğenilip kitap yapılmıştı...

Kitabı tutan parmaklarım uçtan uçtan yanıyor, damarlarımda kıskançlık ve haset içerikli hormonlar dolaşıyor, çığlık atmaya hazır bekliyorum.

PuCCa'yı okuyanlarınız vardır belki. Yani birsürü insan okuyor da, siz de içlerinde misiniz bilemiyorum. Ben arada bir aklıma geldiğinde ya da dolanırken karşıma çıktığında bakarım. Okuması zevklidir ama kıçını başını takip etmediğim için oluşan kopukluk, süreklilik sağlayacak bir devam eyleminden beni alıkoyar. Bir daha ne zaman mouse imleciyle, PuCCa linki karşılaşırsa artık diyerek yeni bir güne geçerim.

Kitabı gördüğümde de az tanımanın, eve yeni gelmiş, eşyaları inceleyip ortalıkta toz arayan misafir psikolojimin verdiği bir betlikle, kıskançlığımı da aldım ve kitabı rafa geri bıraktım. Gördüm ki "çok satanlar"ın önündeyim. Hah, dedim. "Herşey para zaten, bunu da ticarete dökün! Yıvrençsiniz siz para gözlü insanlar." Arkamı döndüm birkaç adım attım ama kendim de biliyorum orda benim adım olsun ne kadar isterdim. (Bu blogda yazdığım ıvır zıvırlarla olamayacağımı ben de biliyorum bi yandan :D ) Ama biliyorum ki bir başkası benim kitabı eline aldığında da rafa geri koymasın, kasaya gidip önce D&R kartını, sonra da kedi kartını versin, evine gitsin okusun, doyamasın... İçsesim susmak bilmiyor, "helal olsun kıza, bak ne güzel dikkat çekmiş, beğenilmiş. Demek ki birşeyleri haketmiş. Hem ortalıkta bir sürü yazar müsvettesi ben feci yazarım diyerek ortalıkta arz-ı endam eylerken, bu kızan kendi köşesinden takılıp buralara gelmiş. Al sen bu kitabı pişman olmayacaksın." dedi ve ben kitabı aldım koşarak kasaya gittim.

Sonuç bir cumartesi 300 küsür sayfalık kitabı sömürerek bitirmeme yetti. Çok güldüm okurken, çok eğlendim. İçim buruldu zaman zaman, çünkü defalarca en iğrenç halimle, en olmaması gereken insanlarla karşılaşmanın utancını yaşadım onun gibi, çünkü defalarca çocukluğumdan kalma bet anılar bugünüme karanlık oldu zaman zaman...

Çok beğendim, çok sevindim, çok gururlandım sanki kitap benim de ben vurmuşum voleyi gibi.

Diyeceğim odur ki; canınız bu sıcaklarda üstünüze hafif birşeyler giyip limonata içmek istiyorsa alınız, okuyunuz.

Peşinen uyarı ; vay efendim ben çok namusluyum, küfür falan bilmem, bildiğim tek bir pozisyon vardır diyenlerdenseniz hiç bulaşmayınız.

Sevgiler...


P.S: Sıradaki dizüstü edebiyat eseri de Her Boku Bilen Adam'dan gelecekmiş. Heyecanla bekliyoruz :)