Monday, September 17, 2012

Organik navigasyon

Hayat bana garip mesajlar veriyor sanırım. Pek anlamak istemesem de, işime gelmese de, içimden bir ses gıcık gıcık dürtüyor beni. Yapacak çok şey var. Bir sürü plan, program, seyahat, alınacaklar, verilecekler, toplanacaklar, vazgeçilecekler, sevilecekler, duyulmayacaklar, izlenecekler, kullanılacaklar, taşınacaklar, bulunacaklar, vs, vs...

Çok şey var önümde. Düşündükçe gözümde büyüyor. Ama onlara başlamadan asıl önemli olanlara sıra gelmiyor.

Bu aralar sıklıkla düşünmeye başladığım birşey var. Hani içgüdü, içses, hissiyat falan dediğimiz, aslında bizim sıklıkla susturmaya çalıştığımız ve biz sanki doğamızdan daha akıllıymışızcasına mantıklı olmaya çalıştığımız şeyler var ya... Hani hayatımızda bazı kararlar alırken o sesin dediğini değil de mantıklı olduğunu düşündüğümüz şeyi yaparız ya genelde. İşte ben tam o noktada, hayatımızda aldığımız tüm kararlarımızı o en susturduğumuz ama en derinlerimizden gelen sesi dinleyerek almış olsaydık, yaşamımız olduğu haline kıyasla ne durumda olurdu çok merak ediyorum!

İçsesi küçümsemeyin, o çok özlediğimiz ama bırakmaya da bir o kadar meraklı olduğumuz çocukluğumuzun sesi o. Birini nedensiz sevdiren ya da nefret ettiren, durup dururken başka bir konuya yönlendiren ve her doğum günümüzde biraz daha az duymaya başladığımız içses. Mutlu çocukluğumuzu geçirten ve mutsuz yetişkinliğimize getiren...

Bak mesela benimki şu anda resmen "git yat geç oldu" diyor ama ben alenen gözardı ediyorum.

2 comments:

varol döken said...

tam o da iç sesi 5+1 stereo olarak duyduğum bu hafta sonu ve vermek üzere olduğum kararın arifesinde...

mantığımdan nefret ediyorum!

tubik said...

Mantık evliliği diye bişey var mesela. Çok garip!