Günlerdir çeşitli sebeplerden ötürü, bol iğneli bir sandalyeye oturuyor tedirginliği yaşıyorum. Haberleri her izlediğimde ya da okuduğumda vücudumdaki yanma hissi giderek daha fazla artıyor. Ama dünden beri beynimin geldiği nokta, neredeyse “başka birşey düşünemez oldum” noktası.
Oldum olası kadın ve erkeğin eşit olamayacağına inandım. Hem fiziksel, hem ruhsal hem de akli yönden birbirimizden oldukça farklı yaratıklarız. Fiziksel anlamda kadın, anlık uygulanan güçlerde erkeğe göre çoğunlukla daha güçsüz ve dirençsiz, uzun süreli efora dayalı durumlarda ise erkeğe göre oldukça dirençli ve kuvvetli. Savaşlar, kıtlık, çeşitli sporlar bunu bize sıklıkla göstermiş. Ruhsal anlamda da aramızda ciddi farklılıklar var. Hislerimiz ve yorumlama biçimimiz, mutluluk biçimimiz, arayışlarımız, doygunluk ve açlıklarımız, yaşadığımız travmaların kaynakları, travmaların süresi ve süreçteki tepkilerimiz birbirinden oldukça farklı. Beden ve ruhun beyne gönderdiği uyarılar da haliyle bambaşka çözümlemelerle ortaya çıkıyor kadın ve erkekte. Özetle, 4 rakamı her iki cins için aynı olsa da, biri 2+2’den, diğeri 2x2’den buluyor sonucu. O nedenle 4=4 demeden 4’ün neden 4 olduğunu anlamak adına gidiş yollarına ayrı ayrı bakmak gerek her iki cins için.
Ancak bu demek değildir ki bir cins diğerinden üstündür. Esas olan “insan”dır benim gözümde. Bu nedenle “kadın”a yapılmakta olan pozitif ayrımcılığı da ne kendi ülkemde ne de başka bir ülkede yerinde bulmuyorum. Zira birinin pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duyduğu konular erkek için de olabilir, kadın için de. Doğum yapmış bir kadının 4 + 2 ay (tam süreleri bilmiyorum, hatam varsa affedin) doğum ve süt izni elbette ki verilmek zorundaysa karısına yardım etmekle yükümlü olması gereken (teoride) bir erkeğe de 3 gün yasal izin veriliyor olması saçma bana kalırsa. Şansa bakınız ki bu ülkede bir kadın evlendikten sonra sanki evlenmeden önce bu durumu hiç konuşmamışlar gibi işi bıraktığında, “kocam çalışmama izin vermiyor” sebepli evlilik tazminatı (teşvik desek daha mı doğru olur acaba?) alabilirken, erkeğin elleri nal topluyor. Özellikle bu örnekleri seçtim. Kadının daha fazla hakka sahip olmasını gerektiren milyonlarca durum elbette ki var, bunu zaten biliyoruz. Bilmediklerimiz daha doğrusu işimize gelmeyenler de var, onu anlatmaya çalışıyorum.
Bu uzun girişten sonra, sinirimin dünden beri neden bozuk olduğuna gelirsek... Bu ülkenin, en kozmopolit şehrinde, her kesimden insanın kullandığı ve kullanmaya hakkı olduğu bir toplu taşıma aracında, genç bir insan, şort giydiği gerekçesiyle suratına yumruk yedi. Kurduğum cümle ne kadar da şaşırtıcı! Genç bir insan durup dururken neden otobüste dayak yesin ki? Bu olsa olsa bir kadın olur. En iyisi cümlemi düzelteyim: Genç bir kadın, şort giydiği için bir erkekten yumruk yedi. Hah, tamam şimdi oldu! Buyrun, gazetelerimize layık bir haber size...
Kadın yumruk yiyor, insanlar bakıyor, adam kaçıyor, insanlar bakıyor, kadın polisi aramak istiyor, insanlar engelliyor, kadın kendini savunmak istiyor, insanlar “büyütme” diyor.
Neden?
Çünkü insanlar eve gidecek, çünkü insanlar yemek yiyecek, iftar açacak, vaktinde varacak, çünkü insanlar yorgun, çünkü insanlar bütün gün ekmek peşinde koşmuş, çünkü insanlar bezmiş...
Hayır, çünkü insanlar bencil!
Hayır, çünkü o kadın gerçekten de şort giymiş!
Girişte kadın,erkek, eşitlik, ayrımcılık, vs diye bir sürü laf gevelemiş olmamın sebebi şudur: O otobüste, bir tane mi kadın yoktu hemcinsini koruyacak? Onun halinden anlayıp, empati yapıp, polisi aramaya bir tane bile kadının eli gitmedi mi? Hepsi ellerinde çekirdek, evlilik programı izler gibi bu olayı mı izledi yani? “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mı dediler? Yoksa “O da o...u gibi giyinmeseymiş!” mi dediler yan yan bakıp başörtülerinin kenarını işaret parmaklarıyla düzeltirken. “Büyütme” diyen teyzenin kızı hiç mi şort giymedi hayatında? Ya neden ya neden?! Biri bana anlatsın! Bu ülkede kadına yapılan en büyük eziyeti, en büyük şiddeti kadınlar yapıyor! Hergün dayak yedikleri erkeklere, şiddet görmeyen hemcinslerinden intikam alır gibi, çanak tutuyorlar. Nasıl müsade ediyorlar, nasıl izin veriyorlar?
O yumruk atan adamı normal karşılıyorum anlamına gelmesin bu. Elbette ki karşılamıyorum. Ama biliyorum ki o yumruk atan adamı yetiştiren kadınlardan hiçbir farkı yok “büyütme” diyen kadınların. O kadınlar, o anneler işte... Görgüsüz, bağnaz, cahil... Kadın demeye utandığım, zerafetten, incelikten, estetikten, sanattan, kültürden, duygudan, vicdandan haberi olmayan, kadınlıktan çıkmış kadınlar.
Bu ülkede kadınla erkeğin eşit olmasına ihtiyaç yok. İnsanlar eşit olsun yeter. İnsanlar eşit haklara sahip olsun. Birbirinin üzerine basmasın, başkasının ızdırabından beslenmesin, kendine paye çıkartmasın. Bir erkek yumruk atabiliyorsa, bir kadın da atabilsin istiyorum ben. Bir kadın aşağılıyorsa, aşağılansın da isterim.
Zira bu ülkede travestiler, kadın gibi tecavüze uğrayıp, erkek gibi dayak yiyor...
Oldum olası kadın ve erkeğin eşit olamayacağına inandım. Hem fiziksel, hem ruhsal hem de akli yönden birbirimizden oldukça farklı yaratıklarız. Fiziksel anlamda kadın, anlık uygulanan güçlerde erkeğe göre çoğunlukla daha güçsüz ve dirençsiz, uzun süreli efora dayalı durumlarda ise erkeğe göre oldukça dirençli ve kuvvetli. Savaşlar, kıtlık, çeşitli sporlar bunu bize sıklıkla göstermiş. Ruhsal anlamda da aramızda ciddi farklılıklar var. Hislerimiz ve yorumlama biçimimiz, mutluluk biçimimiz, arayışlarımız, doygunluk ve açlıklarımız, yaşadığımız travmaların kaynakları, travmaların süresi ve süreçteki tepkilerimiz birbirinden oldukça farklı. Beden ve ruhun beyne gönderdiği uyarılar da haliyle bambaşka çözümlemelerle ortaya çıkıyor kadın ve erkekte. Özetle, 4 rakamı her iki cins için aynı olsa da, biri 2+2’den, diğeri 2x2’den buluyor sonucu. O nedenle 4=4 demeden 4’ün neden 4 olduğunu anlamak adına gidiş yollarına ayrı ayrı bakmak gerek her iki cins için.
Ancak bu demek değildir ki bir cins diğerinden üstündür. Esas olan “insan”dır benim gözümde. Bu nedenle “kadın”a yapılmakta olan pozitif ayrımcılığı da ne kendi ülkemde ne de başka bir ülkede yerinde bulmuyorum. Zira birinin pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duyduğu konular erkek için de olabilir, kadın için de. Doğum yapmış bir kadının 4 + 2 ay (tam süreleri bilmiyorum, hatam varsa affedin) doğum ve süt izni elbette ki verilmek zorundaysa karısına yardım etmekle yükümlü olması gereken (teoride) bir erkeğe de 3 gün yasal izin veriliyor olması saçma bana kalırsa. Şansa bakınız ki bu ülkede bir kadın evlendikten sonra sanki evlenmeden önce bu durumu hiç konuşmamışlar gibi işi bıraktığında, “kocam çalışmama izin vermiyor” sebepli evlilik tazminatı (teşvik desek daha mı doğru olur acaba?) alabilirken, erkeğin elleri nal topluyor. Özellikle bu örnekleri seçtim. Kadının daha fazla hakka sahip olmasını gerektiren milyonlarca durum elbette ki var, bunu zaten biliyoruz. Bilmediklerimiz daha doğrusu işimize gelmeyenler de var, onu anlatmaya çalışıyorum.
Bu uzun girişten sonra, sinirimin dünden beri neden bozuk olduğuna gelirsek... Bu ülkenin, en kozmopolit şehrinde, her kesimden insanın kullandığı ve kullanmaya hakkı olduğu bir toplu taşıma aracında, genç bir insan, şort giydiği gerekçesiyle suratına yumruk yedi. Kurduğum cümle ne kadar da şaşırtıcı! Genç bir insan durup dururken neden otobüste dayak yesin ki? Bu olsa olsa bir kadın olur. En iyisi cümlemi düzelteyim: Genç bir kadın, şort giydiği için bir erkekten yumruk yedi. Hah, tamam şimdi oldu! Buyrun, gazetelerimize layık bir haber size...
Kadın yumruk yiyor, insanlar bakıyor, adam kaçıyor, insanlar bakıyor, kadın polisi aramak istiyor, insanlar engelliyor, kadın kendini savunmak istiyor, insanlar “büyütme” diyor.
Neden?
Çünkü insanlar eve gidecek, çünkü insanlar yemek yiyecek, iftar açacak, vaktinde varacak, çünkü insanlar yorgun, çünkü insanlar bütün gün ekmek peşinde koşmuş, çünkü insanlar bezmiş...
Hayır, çünkü insanlar bencil!
Hayır, çünkü o kadın gerçekten de şort giymiş!
Girişte kadın,erkek, eşitlik, ayrımcılık, vs diye bir sürü laf gevelemiş olmamın sebebi şudur: O otobüste, bir tane mi kadın yoktu hemcinsini koruyacak? Onun halinden anlayıp, empati yapıp, polisi aramaya bir tane bile kadının eli gitmedi mi? Hepsi ellerinde çekirdek, evlilik programı izler gibi bu olayı mı izledi yani? “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mı dediler? Yoksa “O da o...u gibi giyinmeseymiş!” mi dediler yan yan bakıp başörtülerinin kenarını işaret parmaklarıyla düzeltirken. “Büyütme” diyen teyzenin kızı hiç mi şort giymedi hayatında? Ya neden ya neden?! Biri bana anlatsın! Bu ülkede kadına yapılan en büyük eziyeti, en büyük şiddeti kadınlar yapıyor! Hergün dayak yedikleri erkeklere, şiddet görmeyen hemcinslerinden intikam alır gibi, çanak tutuyorlar. Nasıl müsade ediyorlar, nasıl izin veriyorlar?
O yumruk atan adamı normal karşılıyorum anlamına gelmesin bu. Elbette ki karşılamıyorum. Ama biliyorum ki o yumruk atan adamı yetiştiren kadınlardan hiçbir farkı yok “büyütme” diyen kadınların. O kadınlar, o anneler işte... Görgüsüz, bağnaz, cahil... Kadın demeye utandığım, zerafetten, incelikten, estetikten, sanattan, kültürden, duygudan, vicdandan haberi olmayan, kadınlıktan çıkmış kadınlar.
Bu ülkede kadınla erkeğin eşit olmasına ihtiyaç yok. İnsanlar eşit olsun yeter. İnsanlar eşit haklara sahip olsun. Birbirinin üzerine basmasın, başkasının ızdırabından beslenmesin, kendine paye çıkartmasın. Bir erkek yumruk atabiliyorsa, bir kadın da atabilsin istiyorum ben. Bir kadın aşağılıyorsa, aşağılansın da isterim.
Zira bu ülkede travestiler, kadın gibi tecavüze uğrayıp, erkek gibi dayak yiyor...
1 comment:
Bunu yapan zihniyet Tosun Paşa'daki hamam sahnesini de kesti...
Post a Comment