Monday, January 22, 2007

Tubik'in masaüstü

An itibariyle masamın üzerindekileri açıklıyorum:

-6 farklı renkte oyun hamuru
-18'lik Mon-Ami pastel boya kutusu
-5 farklı renkte 10 alana 10 bedava kırılmaz CD kutusu
-Ciddi yıpranma belirtisi gösteren saçlar için Dove "terapi" saç kremi
-Cenk ve Tubik 'in resminin bulunduğu, önlü arkalı kullanılabilen süper estetik resim çerçevesi
-Inca TV Wizard eski sürüm TV kartı CD'si (kanser etti yenisini aldık)
-Askere gitmeden önce daha bi özlensin diye hazırlanmış (sadist) Cenk CD'si
-Yeşil-turuncu tonlarında "sleepy cat" temalı şişman çay-kahve-çorba kupası
-"Aviator" DVD'si
-Tekel Birası bardak altlığı
-Yeni TV kartımın uzaktan kumandası


"Şimdi bundan bize ne?" diyebilirsiniz. Demeyin! Kendimce bir iç hesaplaşma yapıyorum. Rengarenk oyun hamurlarıyla saatler geçirebilecek, bütün gününü pastel boyalı iki dağ arası nehir resimleri çizerek değerlendirebilecek, pembeli sarılı renklerle mutlu olabilecek son derece cici bi insanken bütün gün refrakter fırın astarları (tonajlardan bahsediyoruz arkadaşım! pilav ısıttığın mikrodalga değil bu!), alüminyum ergitme fırınları gibi son derece estetik, naif, adeta postmodern şeylerle uğraştığımı düşünerek hislendim bir an için.. Sanırım odamı toplamalıyım. Tek sebep bu değil elbette. Evde anneyle yaşanmak üzere olan bir aile dramına sebebiyet verip de kendimi Serap Ezgü'de "anne evine dön!" çağrısı yaparken bulmak istemiyorum.

Bu arada.. Tam 3 ay önce başlamış olduğum kariyer hayatımda ikinci işime başladım. Yani ilkinden istifa edip yenisine başladım.. Daha güzel oldu.. Çok güzel oldu.. Tam süper oldu.. Maşallah diyin! İş değiştirdim vesaire ama iki ay da olsa hemencecik alışıveriyo insan bulunduğu yere.. Birtakım şeyler hiç hoşuna gitmese, çok mutsuz da olsa bırakmak zor geliyo, sabah kahvesini beraber içtiğiniz yol arkadaşınız olmadan işe gitmek az biraz koyuyo ama yapacak bişey yok.. Hayat acımasız..

Yazdıklarımdan da farkedilebileceği gibi uzun soluklu sessizliğimin ardında yatan sebep yeni bir işe başlamış olmam ve adaptasyon sürecinde kafamı dağıtmaya fırsat bulamamış olmamdı. Ama hafta sonu FRP oynandı ve ben süper şekilde çay kahve servisleriyle izleyici olmayı başarabildim.. Tabiki de bu servisler, oyunculara iyi davranmalar falan bi dahaki oyunda beni de aralarına alsınlar diyeydi.. Çocukken abimlere böyle yapardım yemezlerdi.. Hiç aralarına almazlardı beni. Oysa kalecilik yapmaya bile razıydım.. Neyse seneler sonra yine şansımı deniyorum.. Gelişmeleri haber veririm..

Bu haftasonu yine ve yine kendimizi tutamayıp alışveriş yaptık.. Cenk'e ve bana iki ayrı televizyon kartı aldık. Geçtiğimiz hafta arasında da o "alamıyorum param yok " dediği LCD monitörü almıştık zaten... Hmmm.. Bu arada bu TV kartlarından biri seneye bize fazla gelebilir.. Aklınızda bulunsun lazım lursa size hibe edelim ;)

Değinmem gereken bir diğer nokta da şudur ki, bir dış ticaret şirketinde çalışıyorum ve İngilizce bilmiyorum. (biliyorum da bilmiyorum) Yoğun bir yıpranmış diller için İngilizce bakımına yelken açmak üzereyim haberiniz olsun. BBC'ye spiker olcam, hepiniz şoka gireceksiniz..

Korkarım yemeğe çağırılıyorum.. Dün rejime başlamıştım ama olsun.. Öğlen arası sadece ve sadece 1,5 porsiyon iskender ve 1 porsiyon künefe yedim.. Bu kadar az yemeğe akşama kendimi ödüllendirebilirim sanırım...

Herkese sevgiler...

No comments: