Monday, July 2, 2007

Uykulu saatler

Görev bilinciyle yazmaktayım, ne hayır gelir bilinmez.

Yaklaşık iki haftadır üzerimde garip bir ruh hali ve sessizlik mevcut. Bu durumu en çok yadırgayan ve endişelenen de elbette ki Cenk oluyor. Korkulacak bişey yok. İyiyim, sadece bu aralar elimden başka birşey gelmiyor. İki gündür de koltuğa oturuyorum ve uyuyakalıyorum. Sonra birden uyanıyorum su içiyorum gidiyorum takrar oturuyorum bi bakıyorum hoppp yine uyumuşum.. Amma çok uyudum be!

Bazı arkadaşlarımızın haber vardır. Geçtiğimiz hafta babam aniden rahatsızlandı ve hastaneye kaldırıldı. Cümleyi böyle kurunca akla korkunç şeyler geliyor tabi ister istemez. Ey yüce kelimeler, siz nelere kadirsiniz. Aslında cümle farklı kelimelerle daha az korkutucu ifade edilebilir. "E neden öyle yazmadın o zaman?" derseniz, amacımın günlük yaşantımızda farkında olmadan neleri olabileceğinden iyi, kötü, korkunç, trajik, komik ifade edebileceğimiz ihtimali konusunda sizleri de uyandırmak... Herneyse.. Ne diyorduk?

Evet babam hastaneye kaldırıldı. Ciğerleri hava toplamış. Bir gün yoğun bakımda kaldı. İki gün de servis odasında tutulduktan sonra taburcu oldu.. Eve geldik sohbet muhabbet derken babamın vücut yine error verdi ve hoppalaaaa tekrar hastaneye gittik. Meğer yeniden nüksetmiş.

Olay şu. Aslında durumda ciddi bişey yok. Herkesin başına gelebilecek bir olay. Ciğerleriniz hava topluyor ve on milyon baloncuk yutuyor ve patlıyor bu baloncuklar. Bizdeki durum şu: Babamın ciğerler senelerce sigara içmenin verdiği gazla bu baloncukları sürekli yapabilecek kadar potansiyele sahip olmuş. Zarı incelmiş falan filan. Belki ameliyat olur. O da bademcik ameliyatı gibi bişey. Yani kimse korkmasın.. Babam şu an hastanede ve durumu da gayet iyi. Elinde garip bir alet gün boyu koridorda kendi tabiriyle "tempolu yürüyüş" yapıyor.

Bu yazıdan çıkartılacak sonuç şu;

"Sigara içmeyin!"

"Tubik sen bunu bize diyorsun ama sen ne yapıyorsun?" diye serzenişte bulunabilirsiniz. Anlarım. Benim gibi kalbi sakat ve hala ısrarla sigara içen birine ahkam kesmek hiç yakışmaz. Haklısınız. Fakat zaten tüm aile bireyleri ve Cenk (ki o da artık bir aile bireyi :) ) bu amaç uğrunda başıma üşüşmekte. Söz ben de bırakıcam en kısa zamanda. Sadece babamı hastane avlusunda beklerken gelip duran ambulanslar canımı fazlasıyla sıkıyor. Azalttım zaten. Yakıyorum bir iki nefes çektikten sonra, hastane koridorunda Cenk'le bize 40 sene sigara içtiğini söyleyip "iyi bok yemişim" diyen amca aklıma geliyor ve lanet edip söndürüyorum... Midem bulanmaya başladı.

Yarı esprili yarı sıkıcı bir yazı oldu. Aslında tamamı esprili olsun da içinizi sıkmıyım istedim ama beceremedim galiba. Halimize şükredecek bir rahatsızlıktan dolayı o yolları aşındırsak da her gün o alkol kokusunun içinde olmak zor.. Hem sigarayı bırakın kardeşim işte! Yoksa içiniz benim kararttığımdan da zifiri kararıcak....

Sevgilerimle...

P.S: Hastanede kendimize eğlenecek ve mutlu olacak bir takım şeyler de buluyoruz elbette. Kendinden frenli tekerlekli sandalyeyle babamla koridorda ralli yapmak, karpuz yemek ve Gümüşhane'li Galip Amca'yla konuşmak gibi... Daha neşeli zamanımda resim ve hikayelerle gelirim :)

No comments: