
"Yaşanmışlık", "yüreğine sağlık", "gönül dostu" neyse "içimizdeki çocuk" da öyle birşey bence. Gerçeküstü romantizmden kurtulamayan, çocukluğuna ve sözde masumluğuna kıyamayan bir grup (büyük bir grup) insanın yarattığı bir kavram işte.
İnsan iyi veya kötü, hafif şapşal, vurdumduymaz, dünyayı en doğal ve basit haliyle gözlemleyen bir çocukluk dönemi geçiriyor evrim sürecinde. Sonra birtakım tecrübelerle, göreceli zeka gelişimiyle çocukluk halinden ergen ve yetişkine dönüşüyor. Bu geçen zamanda çocukluğundan kalma birtakım özellik ya da alışkanlıklarını ısrarla tutarken, bazılarını da bırakıveriyor geçmişinde. Oyuncaklarını toplamak dışında daha büyük, daha kapsamlı sorumluluklar ediniyor. Bazen canı yanıyor, bazen can yakıyor. Yavaş yavaş büyük gibi düşünmeye, hesaplar, planlar yapmaya, riskleri azaltmaya başlıyor. Herkesle arkadaş olmuyor, hemen küsmüyor, hemen barışmıyor. Çocukluk masumluğu giderek nemlenen beton gibi toz toz dökülmeye başlıyor, ortaya yeni bir yüz, yeni bir ruh, yeni bir insan çıkıyor. Ortaya çıkan sonucu kâh beğeniyor, kâh beğenmiyor.
Yetişkin halinin uçarılıklarının, çocukluktan ısrarla taşıdığı bazı huylarının sorumluluğunu da hooop içindeki çocuğa atıveriyor. İşte bu noktada sorasım var "ne içi, ne çocuğu bilader?" diye... Takribi 12-13 yaşında bırakıp gitmiş işte o börtü böcek halin seni. Yerinde kalan boşluğu da ameliyatla aldırdığın bir organın gibi var zannedip yaşıyorsun hala. Sevgiline kendini sempatik mi göstericen, hop "içimdeki çocuk". Patavatsız mısın? Ah o çocuksu ruhun yok mu? Yok... Kabullen artık...
Sonuç olarak, yaz saati uygulamasında, "Aslında saat daha 6:00, 1 saat daha uyuyabilirim!" diyip uyumaya devam edemiyorsan, kalkıp o işe öpe öpe gidiyorsan, anla ki içinde çocuk mocuk yok senin... Bildiğin ezik büzük bir büyüksün sen...
P.S: Ben bugün bunu gördüm...
İnsan iyi veya kötü, hafif şapşal, vurdumduymaz, dünyayı en doğal ve basit haliyle gözlemleyen bir çocukluk dönemi geçiriyor evrim sürecinde. Sonra birtakım tecrübelerle, göreceli zeka gelişimiyle çocukluk halinden ergen ve yetişkine dönüşüyor. Bu geçen zamanda çocukluğundan kalma birtakım özellik ya da alışkanlıklarını ısrarla tutarken, bazılarını da bırakıveriyor geçmişinde. Oyuncaklarını toplamak dışında daha büyük, daha kapsamlı sorumluluklar ediniyor. Bazen canı yanıyor, bazen can yakıyor. Yavaş yavaş büyük gibi düşünmeye, hesaplar, planlar yapmaya, riskleri azaltmaya başlıyor. Herkesle arkadaş olmuyor, hemen küsmüyor, hemen barışmıyor. Çocukluk masumluğu giderek nemlenen beton gibi toz toz dökülmeye başlıyor, ortaya yeni bir yüz, yeni bir ruh, yeni bir insan çıkıyor. Ortaya çıkan sonucu kâh beğeniyor, kâh beğenmiyor.
Yetişkin halinin uçarılıklarının, çocukluktan ısrarla taşıdığı bazı huylarının sorumluluğunu da hooop içindeki çocuğa atıveriyor. İşte bu noktada sorasım var "ne içi, ne çocuğu bilader?" diye... Takribi 12-13 yaşında bırakıp gitmiş işte o börtü böcek halin seni. Yerinde kalan boşluğu da ameliyatla aldırdığın bir organın gibi var zannedip yaşıyorsun hala. Sevgiline kendini sempatik mi göstericen, hop "içimdeki çocuk". Patavatsız mısın? Ah o çocuksu ruhun yok mu? Yok... Kabullen artık...
Sonuç olarak, yaz saati uygulamasında, "Aslında saat daha 6:00, 1 saat daha uyuyabilirim!" diyip uyumaya devam edemiyorsan, kalkıp o işe öpe öpe gidiyorsan, anla ki içinde çocuk mocuk yok senin... Bildiğin ezik büzük bir büyüksün sen...
P.S: Ben bugün bunu gördüm...