Monday, May 13, 2013

Bu da gelir...

İnsanın bir toprağa aidiyetinin en güzel işareti nerede olursa olsun o toprağın türküsünü dinlediğinde kanının kaynaması, belki tüylerinin diken diken olması, hüzünlenmesi, belki de içinin inceden bir neşe ile sarılmasıdır bence. Nerede olursa olsun, hangi müzik türünü daha çok severse sevsin, memleketinin sazının tınısını duyduğunda evinde hissetmesidir. 

Türküler bağlar bizi birbirimize. Konuştuğumuz en ortak dildir belki.  Bağdaş kurup dirsek dirseğe oturtan, düşünmeksizin aynı salınımla ritim tutturan, farkında olmadan gözlerimizi kapattıran, hepimizi başka dünyalara savururken burnumuza vatanın bildiğimiz,bilmediğimiz topraklarının kokusunu getiren...

Reyhanlı'da bomba patlatanlar Türk vatandaşı diyorlar. Para karşılığında yapmışlar diyorlar. Resmi olarak 45-50, resmi olmayarak neredeyse 200 Türk'ü öldürdüler diyorlar. Kardeş kardeşin kanını akıtmış diyorlar. 

Biz ne zaman Esad'ı, Amerika'yı, El-Nusra'yı konuşur olduk? Bombayı patlatanların Türk vatandaşı olduklarını tespit ettik, dağa ovaya bunu utanmadan duyurduk da bizi bu hale ne getirdi bir türlü bilemedik. Bildik de söyleyemedik.

Biz ne zaman türkülerimizi unuttuk da bizi tüm bağlarımızdan kopartanların şakşakçısı olduk? Para ile haber yaptık, para ile sustuk? Büyük derbi öncesi "hükümet istifa" diye bağırırken, ilk faulde herşeyi unutup bildik küfürleri savurmaya devam edecek noktaya ne zaman geldik? Başka işlere konsantre olabilmeyi nasıl başardık? Hadi politikacılar politikacı. Hepimiz biliriz "politikacı"nın tam olarak ne demek olduğunu. Biraz gözlem kabiliyetimiz varsa son 10 senede Gollum'la "bakan" arasında pek fark olmadığını anlamışızdır. 

Peki biz niye kaybettik kendi sesimizi, hissimizi, hassasiyetimizi? "Reyhanlı'daki tatsızlık", ölenlere "maliyet" diyebilenlerin yüzüne tükürmeden, boğmadan nasıl durabildik 1 sn daha fazla yerimizde?

Hergün arkamdaki arabadan 2 km/h daha yavaş gidiyorum diye ağzından tükürükler saçan bir adam tarafından öldürüleceğim korkusu yaşıyorum. Hergün haberleri açacağım ve bir felaket duyacağım biliyorum. Hergün bir yakınımın kanser olduğunu duyacağım diye endişeleniyorum. 

Şimdi bir de savaş, bomba, patlama, enkaz, yaralı...

Ne diyim ki? Dediklerimin hiçbiri hissettiklerimin onda birini ifade edemezken, silemedim de yazdıklarımı, daha iyisini yazmaya gücümün yetmeyeceğini bildiğimden. 

Bilemiyorum. Başımıza gelecek olan geldi, geçecek mi, geçecekse nasıl geçecek, geçerken neleri alıp götürecek, bizi ne kadar daha eksiltecek... Eksilecek kadar yerimiz kaldı mı ki insanlığımızda? 

Bilemiyorum.



No comments: