Wednesday, November 5, 2014

Fi - Azra Kohen




Kişisel gelişimden ziyade hayatı, varlığını, geçmişi, günü ve geleceği sorgulayan pek çok insanın içten içe bildiği ama unuttuğu ya da bastırdığı farkında olma kavramını tekrar hatırlatma kitabı diyebiliriz. Anlatılmak istenen fikirler psikolog Can Manay, komşusu (ve Can Manay'ın ruhen merkezi) balerin Duru ve sevgilisi Deniz, öğrencisi Bilge, gazeteci Özge, şoförü Ali ve pek çok başka yan karakter üzerinden aktarılıyor.

Yazarı Azra Kohen'in vermek istediği pek çok güzel mesaj var. Bunların bazıları oldukça sarsıcı olabilir durumunuza göre. Bilinç ve bilinçaltı ilişkisi mükemmel tanımlanmış mesela. İnsanın kendi varlığını, varoluşunu, bu varoluşu sahiplenmesini, kendini inkar edebileceği alanın da, başkalaştırmaya çalıştığı alanın da olası sınırlarını bulabilirsiniz. Kendinizi unutup, yaşamaktan ziyade yaşam mücadelesine dönüşen bir boğuşma içerisindeyseniz bir durup nefes alıp "ayna"ya bakabilirsiniz. Daha önce "merak" etmediğiniz şeyleri merak edebilir ya da meraklarınızın anlamsızlığını kavrayabilirsiniz.

 Bunların tamamı, yaklaşık 600 sayfalık bu kurgu romanda, birbirinden başka karakterler üzerinden anlatılmış. Oldukça sürükleyici biçimde akan bir kitap. Her karakterin hikayesini ilgiyle ve merakla takip edebilirsiniz.

Ancak 3 yıldız vermemin asıl sebebi bazı olumsuz eleştirilerim olacak. En en en öncelikle, Fi, editörü olan, basımevi olan, pazarlama çalışmaları yapılan bir roman. Böyle bir romanda bu kadar fazla yazım hatası ve dil hatası yapılmış olması, Türkçe'nin romandaki karakterilerin konuşma dilinin de ötesine geçen biçimde hatalı kullanımı okurken beni rahatsız etti. Hak etmek kelimesi bir kere "hakketmek" olarak yazılsa buna gözden kaçan bir hata diyebilirim ama tüm yazımları bu şekilde olunca özensiz demek durumunda kalıyorum. Hakketmek kelimesi sözlükte "Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oymak" anlamı ile geçiyor. Ancak yazarın kullandığı alan "bir emek karşılığı hakkı olan şeyi elde etmek, hak kazanmak". Bu tip hatalar neredeyse her sayfada var ve benim gibi buna dikkat ediyorsanız bazen sinirden kitabı kapatasınız geliyor. Hikayeyi merak ettiğim için yenik düştüm ve her seferinde kapatamadan okumaya devam ettim ama bu da kitabın olumlu tarafı işte :)

Kitaptaki tüm karakterler ilgi çekici. Özellikle ilk tanıtıldıkları kısımlar okuyucuyu kendisine hemen bağlıyor. Ancak başta çizilen kuvvetli karakterlere rağmen sonuna doğru bu karakterlerin amaçlarının, nedenlerinin, nicelerinin etkisi azalıyor. Karakterler üzerinden anlatılan tüm fikirler çok değerli olsa da belli bir zaman sonra bu fikirlerin doğru karakterler üzerinden anlatılmamaya başladığı gibi bir hisse kapıldım ben. Yani fikirleri aktarabilmek için öylesine bir karakter seçilmeye başlandı sanki bir süre sonra. Bu da karakterden çıkıp yazarın şahsi görüşlerini okumaya başladığım hissi yarattı bende. Madem öyle olacak, o zaman kurgu bir romana gerek yok. Herhangi bir kişisel gelişim kitabı gibi planlanmış bir kitap da pekala yapılabilirdi.

Bazı olaylar ne olduğu belli olmayan, sonuçsuz şekilde bırakıldı. Bu kitabın devamı olan Çi'nin varlığından haberdarım. Ancak yine de seri olacak bir kitap için bile çok havada kalan konular var. Can Manay'ın Eti ile olan bağı gibi. Çi'de bu konulara ne kadar değinilecek bilmiyorum ama ilk kitapta da daha toparlayıcı bir tutum olmalıydı.

Bazı durumlarda anlatım "Beyaz Dizi" kıvamındaydı. Özellikle karakterler arasında bir tutkudan, ya da cinsellikten bahsedilecekse bu anlatım tarzından ötürü gülümseyerek okuduğum yerler oldu.

En eksik bulduğum nokta, daha derin, fikir aktarımı / kurgu oranının daha doyurucu olduğunu varsayarak başlamış olmam kitaba. Ancak kitapta yer alan tüm derin fikirler yazarın internette kolayca bulunabilecek söyleşilerinde mevcut. Bunun için 600 sayfaya gerek var mıydı emin değilim. Buradan yazarın paylaştığı felsefelerin, düşüncelerin değersiz ya da yetersiz olduğu anlamı çıksın istemem çünkü Azra Kohen'in oldukça pozitif ve dolu dolu bir enerjisi olduğunu, anlatacak çok fazla şeyi olduğunu hissediyorum garip bir şekilde. Çi'yi okumayı heyecanla bekliyorum, daha özenli ve daha dolu dolu olacağını umarak

2 comments:

serpil said...

Aynı duygular içinde okumuşuz kitabı.
Ben yazara email attım ve bu kadar baskı yapan bir kitapta nasıl bu kadar yazım hatası, düşük cümleler vs olduğunu sordum, yayınevinin düzelteceğini yazmış.
Hemen yanıt vermesi de hoşuma gitti aslında.

tubik said...

@Serpil;

Yazarın vakit kaybetmeden cevap vermesi çok güzel bir hareket. Ben mail atmaya üşenmiştim, aslında üşenmeden geri bildirimde bulunmak gerekli ki düzeltme olanağı tanınsın. Çok iyi yapmışsın.

Umarım sonraki baskılarda düzeltme yaparlar.