Tuesday, December 26, 2006

Sosyal yaşam

İnsanlar çalışma hayatına başlandığında sosyal yaşam denilen şeyin nasıl sekteye uğradığını ve ne kadar büyük bir darbe aldığını çok anlattılar. Ancak bu kadar fazlasını hayal bile edememiştim. Sabahın köründe kalk.. Bütün gün espiri anlayışın da dahil hiç bişeyinin uyuşmadığı insanlarla iletişim kurmaya çalış, bilgisayardan gözünü ayırma, bilmem kaç saatlik trafiği çek ve evine git, yemek ye, sonra dışarı çık.... Tabi halin kalırsa.. Hadi son enerjini de dışarı çıkmak için kullandın diyelim.. Bütün akşam boş bakışlarla etrafı süzüp, uzaktan bir uğultu gibi gelmeye başlayan konuşmaları dinlemeye, anlamaya ve hatta katılmaya çalışmak ayrı, apayrı bir konu başlığı... Sevdiklerine zaman ayıramamak, neşelenip hareketlenmek için gereken enerjiyi bir türlü toparlayamamak ve her geçen gün biriken yorgunluklarla daha da sinik bir hale dönüşmek...

İnsan ömründen çalınıyor resmen...

Karar verdim... Gün içerisinde ne olursa olsun unutup, akşam saatinde yeni bir güne başlıyor havasına bürüneceğim... Elimden geldiği kadar yorgunluğumu görmezden geleceğim ve kimsenin hayatımdan çalmasına izin vermemek için çaba sarfedeceğim... Gün içerisinde o kadar küçük şeyler enerjiden yiyo ki, hepsini gözden geçirdiğimde sadece milyonlarca küçük sineğin midemi pis pis bulandırmış olduğunu görüyorum... Kendime not: sinekleri görmek yok...


---------------------------


Bir-iki haftadır Cenk Paşa bana hiç burun kıvırmadan arabasını teslim ediyor... Açıklıyorum: Bu çağın en büyük icadı kesinlikle ve kesinlikle "otomatik vites"!!!!!!! Süper birşey... Basıyosun gidiyor... Basıyosun duruyor... Ancak belirtmeliyim ki bizim arabamız -hemen de "bizim" arabamız oldu :) - gerçekten çok başka. Bambaşka! Kornası var mesela.. Road Runner kaçmış içine... Çok akıllı bir araba.. Hem de çok zevkli... Hiç kötü müzikler çaldığını hatırlamam.. Bir sürü farı var. En güzel sisler.. Buğulu buğulu bakıyor, polisler de buna bayılıyor tabi(!). Üstelik bu araba ıslakken çok seksi görünüyor! (Tamam bu tamamen Cenk'in sapkın bir fikri) Koltukları rahat, içi sıcacık, ve beni seviyor... Hissediyorum... Ben de onu seviyorum.. Kara şimşek..


---------------------------
Son olarak hepinize tavsiye etmek istediğim bir şey var... Sarhoş olun ve sarhoşken "hang on little tomato" şarkısını dileğinize göre yorumlayarak bağıra bağıra söyleyin!!!! Emin olun çok eğleneceksiniz.

Saygı ve sevgilerimle...

3 comments:

Anonymous said...

en insanın canını sıkanda sanırım o yogun sosyal yaşamın tükettigi bir çok duyuna yöneltilen ilgisizlik duyarsızlık ve sorumsuzluk ithamları..... ama herkesin yaşı ve akabinde sorumluluklarıda büyüdügünde, bulaşıcı hastalıktan (yorgunluktan kaynaklanan duyu çöküntüsü :)) ) kaçamadıgında zamanında hak veremeyerek kırdıgı arkadaşlarından içten içe özür dilemelidir....
siteniz ve yazılarınız çok içten tebrik ederim ..

Cthulhu said...

"Haaangg oooon... littlee.... tomaaaaatooo!"

Sevgiliniz soyle azcik alkol aldiysa ve cok neseliyse, gozleri parliyorsa, hemen bu sarkiyi soyletin. En az 4 kat daha asik olacaksiniz. :)

Anonymous said...

Bilmiyorum acaba buraya comment bırakılıp gidilebiliniyomu? sizin blogunuza rastladım surf yaparken. okudum yazılarınızın bir çoğunu beğendim de,sevdim de. Sosyal yaşam lie ilgili benimde söyleyecek bir kaç sözüm var. Avrupa yakasında oturup anadolu yakasında çalışan biri olarak benim sosyal yaşantımın kalitesi sizinkilerinde öyle olduğunu düşünüyorum kesinlikle trafik sebebiyle çok düşüyor. Şirketin servisine bin, in, sallana sallana git felaket. gün 36 saat olsun demişsiniz ya olsun valla trafik böyle ise, ama trafik olmazsa belki 24 saatte hepimize yetebilir sanki?