Thursday, June 18, 2009

Dilek kutusu

Uzun zamandır sesimiz çıkmıyor. Aslında sebebi miskinlikten başka birşey değil. Gündüz iş saatleri arasında o kadar yoğun çalışıyorum ki, sadece sevdiğim blogları okumakla yetinebiliyorum. Gün içinde şöyle bir programım var ;

Müşteri ziyaretine gitmediğim günler minimum 72, gidersem 48, 36, 20 diye giden kotalarda telefon açmam gerekiyor. Sözleşme, teklif, destek, pazarlık, vs vs... Gün içinde bin farklı sorumluluğum var. Ne zaman çıldırıcam bilmiyorum. Ne kadar bana göre hiç bilmiyorum.

Akşam ise eve gittiğimde neden bilmem, kolumu kaldırasım gelmiyor. Halbuki o kadar çok isteğim, o kadar çok hayalim var ki bi yerden başlamam gereken.. Bugün onları ucundan paylaşma günü..

** Çektiğim fotoğrafları daha hızlı bir şekilde bilgisayara yükleyebileceğim bir sistem kurmalıyım. Makinayı kablo ile bilgisayara bağla, RAW formatında çekilmiş fotoları klasörle, işlem yap, JPEG'e dönüştür, bloga koyacakların boyutunu küçült... Tüm bunlarla uğraşmak ciddi zaman istediğinden her gün üşeniyorum.. Çektiğim resimler burada çok geç yer alıyor.

** Sahibi olduğum kırmızı kaplı Moleskine defterim aylardır küskün. Çantamın içinde orası senin burası benim diyerek heryere geliyor benimle. Ama aylardır tek bir çizik yok. Artık çantamda da değil.. Yatakodasının bir köşesinde yalnız ve sessiz..

** Oluşturmak istediğim bir müzik arşivim var. Bana ait olan. İstediğim zaman dinleyebileceğim. Eskiden odama kapanır, günlük ruh halime göre playlist'imi ayarlar, saatlerce birşeyler okurdum. Evlendikten sonra Cenk istemedi yatak odasına çalışma yeri yapmamı. Yanından ayırmak istemedi biliyorum ama iki kişi salonda kendi dilediği gibi hareket edemiyor. O bilgisayar oynamak isterken ben müzik dinlesem ortaya korkunç bir gürültü çıkar. Bu nedenle müziksiz, kitapsız, yazısız kalıyorum uzun zamandır.

** Eve minik minik objeler yapmak istiyorum. Kendim. Derya Baykal misali, keçeler, hamurlar, boyalar.. Duvarlarda bizim resimlerimiz.. Balkonda minik ışıklar. Daha loş bir ev istiyorum aslında. Cenk nefret eder ama ben bayılırım sadece temel detayların seçildiği aydınlıklara.

** Bir dergide çalışmak istiyorum. Ya da bir dergi kurmak, oluşturmak, hazırlamak.. Yazılar yazayım, araştırayım, resimler seçeyim.. Ama nerede o dergi? Nerede benim alakasızlığım.. Ama biliyorum ki, çok mutlu bir iş olur benim için. Keşke diyorum, demeyi hiç sevmesem de. Ne yapmam lazım bu yolda, işte onu bilmiyorum.

** Daha düzenli, daha enerjik olmak istiyorum. Defdef'in annesi şoktan şoka sokuyor beni enerjisiyle.. Gel de imrenme..

** Başka bir iş, bambaşka konular istiyorum.. Yaratmak olsa içinde, hayal ediyorum, kuruyorum, batırıyorum o işleri :) Biri elimden tutsa, benimle gaza gelse, girişsek bi yerlerden bi işlere..

** Düzenli olarak balkonu yıkayabilen, hemen her akşam yemek yapabilen, tatlı yapan, tatlı yiyen, tatlı seven, irade sahibi olup diyet yapabilen, hergün yüzmeye gidecek kadar hırslı olan bir kadın olmak istiyorum. Tembel tenekelik bitse ya artık.

İşte böyle.. Mesai bitti.. 72 aramamı çoktan bitirmiştim bu satırları yazabileyim diye.. Sevgiler saygılar efendim..

15 comments:

varol döken said...

blog tepkime süresi ölçüm deneme 1-2, 1-2...

nebuchadnezzar said...

o dediklerin bu şehirde olmaz... istanbulda olmaz... benim annem beni anadolu da büyüttü o zmn zaman zamandı yavaş akıyor oralarda... bu şehirde ise 3er 5şer gibiyor... onlara güç enerji vermiş... ama bu kadar elektronik eşya vermemiş... ataerkil sistem daha baskında şimdi ise hanımlar kocaları yanyana zaman bulamıyoruz diyorlar birbirimize...

Cthulhu said...

Varol naber abi ya? :)

tubik said...

Blog tepkime süresi oda sıcaklığında 30 dakika, akşam karanlığında max 3 saat ortalama ile verilendirilebilmekte olup, değişken deney koşullarında oluşabilecek sonuçlarda sorumluluk kabul edilmemektedir. :)

varol döken said...

o dedikleri burada da olur, orada da olur, şu kaldırımın köşesinde de olur... istanbul biraz anadolu, anadolu biraz istanbul'dur... bloga biraz daha ısınayım, çorlulu'dan sultanahmet'e, ayastefanos'dan prens adalarına istanbul'da zamanın nasıl dondurulacağını anlatırım...

yaşam başka yerdedir derken kundera, bundan bahsetmiş işte... yormayın güzel bünyeleri, ne yaparsanız yapın, bir diğerinin özlemini çekmeye programlıdır beşer, çünkü yaşam dediğin altı üstü bir çember...

siz yine de benden işaret bekleyin, gün geceye kavuştuğunda, alaska'da kurtlar uluştuğunda, bütün cühela ve angut takımı savuştuğunda hepinizi birleştireceğim...

Sevgi Tuncer Dalgıç said...

grafik tasarım işine girmelisin bence sen...yaratılıcığı olan bir iş demişsin,fotoğraf çekimini de seviyorsun,e bide el çizimin iyiyse tam ballı kaymak:)

defneyleyasamak said...

canım tubikim, bu tamamen evliliğin yılı ile alakalı desem sana? ben ilk yıl işten sürünererk eve gelip, elime kumandayı alıp, cuma-pazartesi arasını tamamen cukur hale gelmis aynı koltukta geciriyordum. cok ciddiyim. o yüzden enerci menerci hikaye o işler. defdef sebebiyle kendime zaman ayırabildiğim tek zaman dilimi bu diye oluyo bunlar. tabi bir de senin gibi üsenmeyip fotografları bilgisayara aktardıgım icin...

tubik said...

Sevgi!

Keşke becerebilsem öyle bişey de el becerisinden ziyade biraz da bilgisayar becerisi lazım sanki onun için? Ama olsa hoş olmaz mıydı? :)


Tuğbiş;

Ay hadi inşallah! :) Bak umutlandım şimdi.. O zaman ben bu tembel tenekeliğin tadını çıkartayım! Hehehehe..

tubik said...

Varol;

İstanbul'da olmazsa, daha nerede olsun! :)

Kirpikteki Gözyaşı said...

Çoğu düşünceni ve hissini paylaşıyorum. Hayallarim var en süperinden:) Çok da uzak değil sanki. Biraz çaba lazım sadece...Yoksa ömür geçecek, bitecek...

tubik said...

Sevgili kirpikteki gözyaşı,

Hayaller bitmiyor, fazla uzak görünmeyenleri gerçekleştirmek için çaba göstermeli.. Yoksa dediğin gibi biz bakarken ömür geçecek..

Fery... said...

Ben de böyle süpersonik bir şey olmak istiyorum, hem iş hem ev hem ben hem hem hem hepsi olsun hepsi tam olsun istiyorum ama bunun için Tuba gerçekten önce o miskinliği ve yorgunluk hissini atmak gerekiyor galiba sonrası muhakkak gelecektir diyenlerdenim :)

bi de yoruma yorum yazmak olacak ama ne güzel yazmışsın Varol: " yormayın güzel bünyeleri, ne yaparsanız yapın, bir diğerinin özlemini çekmeye programlıdır beşer, çünkü yaşam dediğin altı üstü bir çember..." ben izninle bunu bi müddet gözümün gördüğü her yere yazabilir miyim?

varol döken said...

@fery
her hakkı size aittir, maçka parkında tahta sıraların arkasına bile yazabilirsiniz:)

Fery... said...

süper :) MSN iletimden başliim ben, Maçka parkının banklarına da sıra gelir muhakkak :)

Ender said...

* Çektiğim fotoğrafları daha hızlı bir şekilde bilgisayara yükleyebileceğim bir sistem kurmalıyım.

USB 2.0 bağlantılı SDHC card reader bağlantı hızı için (Ben de alacam inşallah bir tane bunlardan. Çok pahalı da değiller. Kablo ile yavaş oluyor).

Adobe Photoshop CS4 + Adobe Bridge ise Raw -> JPEG çevirim zamanını hızlandırmak için işine yarayacaktır.

Ayrıca doğum günün kutlu olsun :)