Saturday, June 21, 2008

"This - is - absolutely - unbelievable!"


BBC spikeri bağırıyor, "Dakika 122, bu gerçekten inanılmaz".

Son 3 maçtır, bitiş düdüğü ile, etrafımda nefessiz kalmış, elleriyle göğüslerini tutan, kalbi sıkışmış insanlar görüyorum. Ben de bu gruba dahil oluyorum, çıldırıyorum, coşuyorum, ağlıyorum, biricik karıma sarılıyorum, tanımadığım adamları öpüyorum. Türk olmanın grurunu yaşıyorum. Her zaman taşıdım bu gururu, ama şimdi herşey biraz daha coşkulu.

Futbolla izahatı yok bu olanların. Kim oynamış, kim oynamamış. Kimse kasmasın. Fatih Terim şöyle yaptı, ah Mehmet Topal'ın şutu girseydi, onu niye oyundan aldı falan filan, hepsi hikaye.

"It's not over, 'till it's over".

Biz şu anda bütün dünyaya inanç ve azim dersi veriyoruz. Konuyu derinleştirmek istemiyorum ancak şunu söylemeden de geçemeyeceğim. Türk olarak başardığımız ne varsa, ama ne varsa, büyük oranda inancımız ve azmimiz sayesinde başarıyoruz. Buna en büyük örnek gol yedikten sonra yere yatan, umutları tükenmiş bazı futbolcularımız yerden kaldıran Gökdeniz, Nihat. Daha vakit var diye çığıran Fatih Terim. Gol esnasında ceza sahasına uçarak gelen ve 2 Hırvat'ı devre dışı bırakan Emre Aşık. Dakika 122, Allahım, şimdi yazarken bile gerçek mi diye soruyorum kendime. Dış basından haberleri okuyorum, daha çok inanıyorum olanlara, milli takımıma.



"...there is a word for defeat in turkish — yenilgi — although it is fair to presume that these players do not know the meaning of it".

"...no team, surely, could come back from that. and no team would; except that turkey are not a team in this tournament, they are a phenomenon, a force of nature. this is a campaign of almost mythical purpose".

-Times

No comments: