Saturday, September 13, 2008

İç dökmesi

Her gün uyandığımda, nefret ettiğim iş kıyafetlerimi giydiğimde (kumaş pantolon, gömlek), ofise girip masama oturduğumda, sevdiğim sevmediğim iş arkadaşlarım günaydın dediğinde, telefonlar açılmaya başlandığında, raporlar sorulduğunda, satışlar yapılamadığında... Aklıma tek bir sahne geliyor. Laptop, kalem kağıt, masa, kahve/çay/margarita, parmaklarım, ve ben...

Yazmak istiyorum.. Okumak istiyorum.. Zaman istediğim şeyle harcansın istiyorum.. Dedikodunun işten fazla yer tuttuğu, bir sürü evrimini tamamlayamamış müşterilerin olduğu bir işe katlanamaz hale geliyorum giderek.. Nefesim tıkanıyor...


Ama elimden gelen bişey yok.. Hayallerim bir tarafta mahsunca bana bakıyor.. Her pazartesi bir önceki haftanın, haftaların, zamanın nasıl harcandığına inanamıyorum.. Elimden kum gibi aktığını düşündükçe kahroluyorum.. Ama hiçbişey yapamıyorum.. Nolacak şimdi.. Çocuğuma "ben yapamadım sen yap" mı diyeceğim? Bişeyler yapmam lazım diyorum her gece yatmadan önce.. Ama cevabını ve yolunu bulamıyorum..


*** Sevgili Feri'nin son yazısına yazdığım yorumdur. Buraya da koymak istedim..

2 comments:

Fery... said...

Ben de iç dökmesi'ne kendi iç dökmemi ekliim tam olsun :)

bu duruma bir çare bulmamız lazım, ömrümüz tükendi zira :(

Brc said...

canım arkadasım benım yaaa.senın meger ne cok sıkılıyomus ıcın:((ama merak etme ben senı bu durumdan kurtarıcam:)) yenı ufuklara acılıcam ve senıde yanıma alıcam merak etme sen.bundan bıkac sene sonrada o hayalını kurdugumuz işleri yapıcaz en olmadı butik midyecimizi açarız:)))