Blog hadisesi giderek daha da enteresanlaşıyor gözümde, aynı zamanda daha da olağanlaşıyor ironik bir şekilde. Yoksa ben de şizofreniyi teğet mi geçiyorum ey halkım? Belki benim bu kararsızlığım da psikolojiktir ha?
Dün akşam, gelme gitme sırasını sallamadan
Tanya ve
Ersin Abi'nin -bizim yaş grubuna göre- Disneyland sayılacak müthişlikte evlerine gittik. Tanya bizi davet ederken telefonda bir iki çıtlatmıştı ama ben böyle bir manzara beklemiyordum açıkçası. Zapping yapa yapa okumaya başladığım blogırlar toplanmış yeni yılı kutluyorlardı şimdiden.
Asansör kapısı açılır açılmaz patlayan flaşla ne oldum derken, bir de baktık bir sürü insan! E hemen hemen hepsini de bir şekilde ucundan kıyısından okuya okuya tanıyoruz. Bir cümbüş bir neşe. Kaynaşmamız çok da zaman almadı haliyle. Tanışıklığımız ete kemiğe bürünmüş oldu. O telefon teli saçlı minik yumuk Defdef'in anası (!) sevgili adaşım
Tuğba, meğer bi dönem farkında olmadan iş yeri komşuculuğu oynadığımız
Seden, second life denemesiyle beni benden alan
Aslıcin, hiç tanışmasak da bize de bir yılbaşı tebrik kartı hazırlayarak ve lösev'den minik ama büyük (teğet diyorum seyirci!) bir hediyeyle yeni yılımızı kutlayarak bizi mutlu eden
Şebo ve Depeche Mode hayranlığı ile dikkatleri çeken Hasan Bey ile her kafadan bir sürü ses çıkartarak sohbet ettik, güldük, eğlendik. Biz herkesi çok sevdik ve eve büyük gülümsemelerle döndük. Uzun zamandır iş güç derken topladığımız stresi bir kalemde atıverdik
hamdolsun.
Cenk köfteleri hüpletti, ben cır cır konuştum. Bolca müzik dinledik. ,Bir sürü fotoğraf çektirdik (bazılarında kafam yamuk, bazılarında kaynadım, bazılarında beynime nur inmiş). Çok güzeldi çok.
Bizde fotoğraf makinası henüz olmadığı için fotoğraf falan çekemedik ne yazık ki ama ben utanmadan, belediye yardımına ihtiyaç bırakmadan, Tanya'nın sayfasından araklıyorum iki resim ve bana kızmaması için (nelere kızmadı buna hiç kızmaz sanırsam :D) dua ediyorum.

İşte yenilen içilen sohbet edilen o kıymetli masa ve iştirakçiler. Resmi Tanya çekti bu sebeple kendisini normal olarak burada göremiyoruz ama hemen aşağıda kendisi de var.

Mesela burada da Seden yok, niye? Çünkü fotoğrafı o çekti! Ama bir üst resimde kendisini Tuğba'ya sarılırken görüyoruz zaten.
Ah bu güzel gecenin hatıralarını unutmak olur mu? Bundan sonra göreceğiniz resimler araklama değil bizzat ellerimle doğal ortamımda çekilmiş resimlerdir.
İşte Şebo'nun yılbaşı kartı ve minik lösev çan magneti.
Tanya'nın minik sürprizli hediyesi. Görmekte olduğunuz ambalajıdır.

Ve Tanya'nın Cenk'e süpersonik hediyesi. Bu satırlar yazılmadan önce kedi ve Cenk arasında bol mücadeleli bir müsabaka gerçekleşti, belirtmek isterim.

Toplu hediye fotoğrafı.
Biz bu kadar hediye toplamışken, gayet elimizi kolumuzu sallayarak gitmiş olduk tabii. Sonrasında akıl edemediğimize üzüldük elbette. Ama sonra tekrar görüşmelere fırsat bırakacak bir borç olur belki diye avuttuk kendimizi, tıpkı Ersin Abi'nin t-shirt'ü gibi :) Bu arada şunu da farketmiş olduk ki, Ersin Abi'ye herkes hocam derken bi biz varmışız abi diyen :)
Daha anlatacak çok şey var ama gece biraz geç yatıldı haliyle. Uyumak için daha yarın öğlen yiyeceğim simitleri sayacağım.
Sevgilerimle...