Monday, March 23, 2009

Biraz benden, biraz kendime...

- Bazen İstanbul'a taşınmadan önceki evimize dönmek istiyorum. Aşağı katta annemlerin varlığını hissedip, üst katta terasın olduğu küçük salonda camdan kapının önüne bağdaş kurup sadece denize vuran ay ışığının aydınlığında Sezen Aksu dinleyerek şarap içmeyi.

- Bazı şeyleri hoşgöremiyorum. Mesela insanların kendilerini bilmemesini, kendilerini bilmeden çok akıllı zannetmelerini ve etrafındakileri aptal yerine koymalarını.

- Haksızlığa tahammül edemiyorum. Böyle birşey başıma geldiğinde -küçük ya da büyük- sanki beynimde bir sinir atıyor. Ateş basıyor.

- Çok sabrediyorum. Gereğinden çok. Bazen kendime zarar verecek kadar çok.

- Küsünce ya da sinirlenince sadece susabiliyorum. Ne bağırıyorum, ne bir laf ediyorum, sadece susuyorum. İçime atıyorum. "Yazık bana" diye demiyorum. Kendime kızdığımdan diyorum. Atsam içimden, bazıları gibi rahat olup içimden geçeni söyleyebilsem, konuşmadan önce 10 değil bir düşünsem. (Cenk için böyle değil Allah'tan bu durum)

- Kibarım galiba biraz. Kibar demeyelim de fazla hassas diyelim. Kim ne diyecek, ne düşünecek, kırılacak mı, üzülecek mi, şöyle mi olacak böyle mi olacak. Çok fazla irdeliyorum. Sonra karşımdaki aynı hassasiyeti başka bir durumda bana göstermezse mazlum mazlum üzülüyorum kendi kendime.

- Artık kolay kolay arkadaş sayamıyorum herkesi. Güvenemiyorum. Bu iyi oldu aslında, kendi kendime bir koruma duvarı koymuş oldum. Ama yine de, ne bileyim işte.

- Kitapları çok seviyorum. Kitapları, okumayı sevdiğimden bile daha çok seviyorum. Kitap almadan önce kokluyorum. Güzel kokan kitap güzel oluyor. Artık kokusuna göre ayırabiliyorum. Ama artık eskisi kadar çok okuyamıyorum ve buna gerçekten çok üzülüyorum.

- Yazı yazmayı hayal ediyorum, daha doğrusu yazabilmeyi. Belki ileride bir kitabım, ve kitapla ilgili verdiğim bir röportajım olur, kim bilir?

- Ne alakaysa mühendis olmuşum. Hiç bana göre değilmiş. Soyut şeyler daha fazla ilgimi çekiyor. Yaratıcı olduğum söylenemez ama yaratmak ve birilerinin yarattıkları fazlasıyla ilgimi çekiyor.

- Maymun iştahlıyım. Annem söylerdi de kabul etmezdim. Zaten gün geçtikçe anneme benziyorum. Bir gün heves ettiğim ertesi gün ilgimi çekmeyebiliyor. Ama bazı şeyler var ki, yakasına yapışırım bırakmam.

- Hırs denen şeyden dağıtılırken ben muhtemelen kumsalda hayal kuruyordum, kaçırmışım. Hırs kavramını bir türlü algılayamıyorum.

- Dakik değilim. Hem de hiç.

- Gerekli gereksiz düşünüyorum. O kadar çok ve o kadar alakasız şeyleri sırayla düşünme potansiyeline sahibim ki sürekli esas konuyu unutabilirim, o an yapmam gereken işi 3 saat sonra yapabilirim. Oturduğum yerden babanneler gibi düşünebilirim.

- Arabada giderken, ben kullanmıyorsam (ki bunu kullanmadığım sırada yapmam sanırım daha iyi) sürekli kafam camdadır. Gördüğüm tüm tabelaları okurum. Bakkal, manav, ozalitçi, banka, trafik tabelaları, dilencilerin önündeki kağıtlar, belediyelerin branda afişleri... Sanırım bu sayede görüntü hafızam gelişmiştir. Cenk arabada giderken dışarı bakmamdan kendine küstüğüm sonucunu çıkartsa da hoşuma gider.

- Alışveriş yapmayı severim ama çok sık yapmam :)

- Müzik zevkime güvenirim. Kulağım da iyidir. 3 yaşında "Kadere bak" isimli bir albüm çıkarttım. Bir tane sattı..

- Bencil insanlardan nefret ederim. Onları olduğu gibi de kabul edemem. Ben hoşlanmadığım karakterde kişileri kabul etmemeyi tercih ediyorum sanırım. Değiştiremeyeceğime göre tek alternatif reddetmek.

- Serdar Ortaç'tanhiç hoşlanmam. O kadar hoşlanmam ki düğünümüzde DJ'e verdiğim tek talimat Serdar Ortaç çalmaması oldu. Kendisi ile ilgili değişik fantezilerim var. Kaşlarını ağdayla almak, saçlarını cımbızla çekmek falan gibi.

- Hayvan severim. Kedi beslerim ama asıl idealim penguen beslemektir. Penguenlere karşı özel bir sempatim var.

- Aşırı ama aşırı unutkanım. Ciddi boyutlarda konsantrasyon problemim vardır.

- Miskinimdir. Uyumak hobimdir. Her fırsatta uğraşırım. Fantastik rüyalar görüp, ertesi gün devam edebilirim.

- Çocukluğum erkek fatma olarak geçti ama son kulvarda toparladığım söylenebilir.

- İhtiyarları çok severim. Ama teyze fobim vardır. Büyük göğüslerini sağa sola çarpan, minibüse "pissssmi" diye binen teyzelerden çok korkarım. 3 saniye içinde muhabbete girebilen teyzelerden de çok korkarım. Ama bazıları çok şeker çıkar, hastası olurum.

- Tekila içmeyi çok severim ama Cenk beni pek sevmez böyle durumlarda. Sarhoş olunca neşelendiğim az olur ama hep neşelenme umuduyla içerim :)

- Gönül dostu, yüreğine sağlık, emeğine sağlık, keyifli, elektrik (ne manada kullanıldığını tahmin edersiniz), yaşanmışlık (Okan Bayülgen de yasaklamış, çok mutlu oldum) sözlerinden NEFRET ederim.

- Uzun süre basketbol oynadım ama hiç başarılı olamadım. Zaten artık eskisi kadar ilgimi de çekmiyor.

- Küçükken kendi kendime dergi hazırlardım. Bir tane satardı.

- Empati yeteneğim iyidir. Ama gereksiz zamanlarda kullanırım. Hiç işime yaradığı görülmemiştir.

- Kişisel gelişim kitaplarından haz etmem.

- Adaçayı severim.

- Kendini ben böyleyim ben şöyleyim diye anlatan insanlardan hiç hoşlanmam. Etraf bu insanlarla doludur. " E bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" demeyin. İki saattir kendimi anlatıyorum ama sanırım ihtiyacım vardı. Galba kendimi kendime kabul ettirmeye ihtiyacım vardı ve rahatladım. "E git evinde yap blogda niye yapıyosun?" derseniz de haklısınız derim ama artık çok geç.. Anlattım bitti :)

13 comments:

Sedeliko said...

yok sevdim ben bu işi bulmuşsun işte.
benim kendi içimde yolculuklarım o kadar uzundur ki yaklaşacağıma hep uzaklaşırım kendimden sonra bin parçaya bölünürüm.
bulamam sonra adres sorar gibi bi bilene sorarım.
beni bilen birine..
bak şimdi fark ettim demek benim hep beni bilen birine ihtiyacım var şu yaşımda bile:)
hayallerimi itiraf edemem zaten hangisinin doğru hayal olduğunu da bilemediğimden hayal eder geçerim.
sen en güzelini yapmışsın hakkında bildiklerini birer birer bulup çıkartmışsın.

tubik said...

İşe yarayacağını düşünmemiştim ama yarıyo galiba SED. Çünkü ben de bazen unutuyorum, birinin bana hatırlatmasına ihtiyaç duyuyorum ama kimse beni benden iyi bilmediği için yetmiyo. En azından bildiklerimi ya da unutup hatırladıklarımı bi yerlere kazırsam ileride unutacaklarım için bireysel bir hatırlatma olur.. Denicez bakalım... :)

Brc said...

işte karşınızda tubik:))) tuba ben seni iyi tanıyomuşum bunu anladım çünkü yazıların ilk cümlesinden sonrasını tahmin ediyodum ama adaçayı sevdiğini bilmiyodum.zaten adaçayını sevdiğini söylediğin cümle de tek cümle :P pausaohxsgdvsdgc

Anonymous said...

yüzümde bir gülümsemeyle okudum listeyi. Kasedine bayıldım. Yine çıkart ben de alırım.
Ben ne zaman böyle cümleler kursam ardından o sevmediğim şeyi severek yaparken buluyorum kendimi :):):)
Evrenin bana oynadığı bir oyun mu bu??

Anonymous said...

"Uzun süre basketbol oynadım ama hiç başarılı olamadım. Zaten artık eskisi kadar ilgimi de çekmiyor."

işte bu klişeden uzak ve samimi bir itiraf, herkes yapmaz yapamaz da, bravo..

kimileri yedek oyuncu olup ben kaptandım diye yalan atarlar.

Tanya's said...

Sen hala da kadere bak isimli şarkıyı söylersin gibi de hatırladım ben..doğru mu..şöyle ağlak bir sesle..kadere baaaağk..diye

defneyleyasamak said...

sabah 4te uyandım, bu yazını okudum, pismiiiiii kısmında resmen anırdım, kendimi alamadım, yeşilkoy havaalanına kadar güldüm , gün boyu ankarada aklıma geldi, gene güldüm. Cok yasa emi deli bozuk :)

zilsizzarife'nin yeri said...

Tubik ne güzel yazmışsın.
Her bir maddeyi gülümseyerek okudum ve kendimden ne çok şey bulduğuma hayret ettim.Bir de şu şarkını merak ettim:)

tubik said...

Brc : Valla iyi tanıyosun.. Adaçayına bayılırım valla, bol limonlu şekersiz.. Mmmm

Zeya: Kaseti dinlemen lazım, Coca-Cola reklam cingılında, İbrahim Tatlıses'in Mavi Mavi'sine kadar herşey var :)

Anonim: Yalan söylesem ilk potada yalanım ortaya çıkar.

Tanya: Hala söylerim evet :)En ağlak halimle hem de. Ama favorim "Kçük bir kız çocuğu" adlı şarkıdır :)

Tubiş: Çok sevindim güldürdüğüme.. Aslında o pissmi muhabbeti ekşiden gelmedir. Ekşide arat pissmi diye bana güldüğünden çok daha fazla gülersin :)

Özlem: Şarkı çok fena.. Beni yerrrden yereee vuraaaan, kadereee baağğkkk ,kadere bağğğkkk!

Cthulhu said...

Tubik ya, ben de senin adaçayını buraya yazacak kadar sevdiini bilmiyordum. Ben sana hep kahve söylüyorum Tophane'de?

:)

tubik said...

Az biliniyo diye yazdım Cenk :) Kahveyi severim en çok. Ama şöyle demlenmiş bir adaçayı da limonuyla çok güzel rahatlatır beni.

Flying Dutchman said...

ben bu yazıyı yeni gördüm, Kişisel Gelişim Kitapları yazısının üzerine iyi geldi

Yalnız bu kitapların lehine konuşan bir tek insana rastlamadım, kim alıyor bunları yahu

Bu arada tubik

çok sabırlıyım, çok kibarım, güvensizim, maymun iştahlıyım, hırsım yok hiç, dakik değilim, gereksiz uzun düşünüyorum, aşırı unutkanım, empati yeteneği hiç işime yaramaz.....

kendini sev biraz :))
bir sonraki yazıda da kendini öv bari de dengelensin...

ya da bir sonraki yazıda cenk'i yaz...:))

tubik said...

Dutchman!

Valla her kişisel gelişim kitabı hayatında minimum bir gün bestseller olduğuna göre okuyan var..

Bana gelince. Aslında severim kendimi ben baya.. İyi, akıllı bi insanım sonuçta onu biliyorum. Ama bu aralar aramız bozuk galba da kendimi olduğum gibi kabul etmeye çalıştığımdan oluştu bu liste. Yoksa süpersonik özelliklerim de vardır :))))