Tuesday, April 7, 2009

Polis teşkilatının kuruluşu

Hepimize kutlu olsun 10 Nisan. 1845 yılında kurulmuş polis teşkilatı. Yeniçerilik kaldırıldıktan sonra ayrı ayrı olan belde zabıtaları birleştirilmiş ve polis teşkilatı kurulmuş. Bu mutlu güne biz de dün katkıda bulunduk. Nasıl mı, hemen anlatayim.

Bizim evin oralarda genelde hep çevirme olur. Asayiş çevirir (bazen arabada Tubik varken çevirmezler tabi), kimlikleri ister, TC kimlik noları sorar, GBT'mize bakar ve sonra salıverir. Rutin bir prosestir bu. Aynı yerde dün de çevirme vardı. Biz de o sırada arkadaşımla bizim eve doğru yolculuk halindeydik. Neyse, polis bizi çevirdi, kimliklerin yanında ruhsatı da sordu. Blog okuyucuları beni aydınlatırlarsa sevinirim bu noktada. Trafik polisi olmayan asayiş polislerinin (böyle keskin bir ayrım var mı ondan da emin değilim) ruhsat isteme ve kontrol etme yetkisi var mı? Sonuçta biz ruhsatı da verdik. Araba şirket arabası olması hasebiyle sıfır alındığında 3 sene değil 1 sene muayene süresi geçerli. Bunu bilmeyen arkadaşım ne yazık ki muayenesini yaptırmamış, polis de bunu farketti. Bize arabayı biraz daha öne doğru çekmemizi söyledi çünkü diğer geçenleri engelliyorduk (!). Biz de arabamızı çektik daha ileriye, beklemeye başladık. 4 kazıklı bir polis memuru geldi, diğer memurlardan biraz daha rürbeliydi anlayacağınız. Muhtemelen o an diğerlerinin amiri pozisyonundaydı. Şöyle buyurdu: "Sizin arabanızın muayenesi yok, bunun cezası var. Şimdi ben trafik ekiplerini çağırsam şöyle olur böyle olur." Biz de adamı dinliyoruz ama tabi aklımızda o anda sadece bir şey var: Ne zaman konuya girecek? Ve amir konuya girdi: "Valla şimdi trafik ekiplerini falan çağırabilirim. Ama bizim de arabalarımıza benzin alma durumumuz var. Yardım ederseniz geçebilirsiniz."

Şimdi bu noktadan sonra herkez fikrini söylemekte özgür bu yazı hakkında. Bakın neler oldu. Arkadaşım cebini yokladı. Cebinden 1 adet 50 TL, 2 adet de 10 TL çıktı. Elini açarak gösterdi ve bu kadar parasının olduğunu söyledi, hepsini alma bari manasına gelen bir surat ifadesi ile. Adam da: "Valla 2 tane araba var ona göre sen ver işte." dedi bütün ama bütün yüzsüzlüğü ile. Arkadaşım da 50 TL'yi verdi. Polis memuru da teşekkür etti nezaket ile. Sonra da bize hemen muayeneyi yaptırmamızı salık verdi sağolsun yine bütün yardımseverliği ile. Biz de yolumuza çıktık, evimize doğru.

Şimdi size soruyorum. Polis memurunun kabahati mi burada yaşananlar? Bu soruya evet diyemem ben. Muayeneyi yaptırmak, sigortayı yaptırmak ya da her neyse, sorumluluklarımızı zamanında yapmak bizim görevimiz vatandaş olarak. Halk olarak bazen her işin o kadar kolayına kaçıyoruz ki. Yakalanmamak için evine gitmenin kaçak yollarını bulan bir sürü adam var etrafımızda. Ya da içkili olduğu günler çevirmeye girmemek için bin takla atan ve tuhaf sokak ve caddelerden dolanan adamlar. E zaten vatandaş olarak sorumluluklarımızdan kaçmak için sürekli alternatif yollar arıyorsak, yakalandığımızda da paçayı kurtarmak için alternatif yollar bulmak bizim ruhumuzda var diyebiliriz. "Polis otosuna benzin almak" da bu yollardan biri. Ne diyeyim ki. Diyecek birşey yok. Polis memurunun hiç mi suçu yok. E tabi var. Ama oraya gelene kadar...

10 comments:

mermaid said...

ikisi de aynı işte, sorumluluktan kaçan vatandaşın polis olduğunda bulduğu çözüm bu.
aynı yani. biri vatandaş hali biri polis.
çok üzücü yine de:(

Tanya's said...

Tubikcim,

Sosyal yaralarımızdan biri bu..şimdi biz polisime en yüksek maaşı da versek artık toparlayamazlar durumu..hem hatırla bizim eski başbakanlarımızdan biri"benim memurum işini bilir" demişti..biz daha ne diyelim.

CEREN said...

Neden polis cevirmesi oluyor rutin olarak sizin orada anlamadım Teksas'da mısınız hayırdır?

Flying Dutchman said...

Dolmabahçe, senin olay derken bir enstantane daha buyurun

GS-FB maçı bilet kuyruğu

--------------------

biletixin önünde uyumadan gece 11 den sabaha kadar bekledik soğukta

liste yaptık ilk 40 içerisindeydim

sabaha kadar gelenlerle toplam 300-350 kişi olduk

kişi başı 5 bilet alabileceğimiz açık ve net.
ilk sıradakiler için bilet alacağımızdan emindik

gece devriye gezen polisler elimizdeki listenin fotokopisini aldılar "sabah emniyet gelıp sıra ayarlaması yapacak" dediler...

sabah 9:30 da 4 otobüs polis geldi
bizi sıraya sokacam ayağına gişenin önünü boşalttılar
gişe görevlisi geldi gişeyi açtı
polisler sıraya girdi biletlerini aldılar

35-40 dk sonra polisin teki bağırdı ; " biletler tükenmiştir beyler"


------------------

Flying Dutchman said...

Ha ondan ayrı olarak işin şu yönü var.

Ayrımcılığın, kayırmacılığın, elinde yasa erki olan bir güruhun bireysel anlamda bile bu ülkede üstün olduğu, polisin cebinde yasal mermisini bulundurduğu sürece vatandaşın sesini çıkarma olasılığı çok azdır ki çıkardığı her ses de eşkiyalık olarak görülür. Tarihinde son 80 yılda 4 darbe 2 muhtıra görmüş bir milletin emniyet güçlerine karşı vatandaş muhalefetini kaldırabilmesi imkansızdır.

Her hadisenin 2 yüzü ve tarafı vardır elbet. Ama ben mesela zevk için polis döven vatandaşa hiç rastlamadım ama zevk için vatandaş döven polise çok rastladım.Eğer bir taraf kendini düzeltecekse bu ilk önce polis kuvvetleridir, vatandaş polisin kendini düzeltme hareketinden çok çok sonraları sırayı alacaktır. Erki elinde bulunduran eğer bu erki keyfi olarak ve insan haklarına aykırı kullanıyorsa bunu düzeltmesi gereken kendileridir.

ABD mahkemelerinde Amistad davası görülürken mahkum olacak bir grup Afrikalı köle, kendi haklarını arayarak değil, ancak ve ancak eski başkan Quincy Adams'ın çabalarıyla özgürlüklerine kavuşmuşlardır. Bu ve birçok tarihi örnekte görüleceği gibi ezilen, baskı altındaki bir toplumun ezenle ilişkisinin düzelmesi için önce ezenin kendine çeki düzen vermesi lazımdır...

o yüzden herkesin görüşüne saygılıyım elbet ama biri vatandaş biri polis diyemiyorum....biri vatandaş yüzü polis desem daha doğru olur...

Cthulhu said...

Tanya: Yazıyı ben yazmıştım ama olsun. :) Bir de Özal o cümleyi kullanırken tam olarak da bunu kasdetmemişti herhalde. Ya da uygulamanın bu hallere gelebileceğini bilseydi cümleyi daha açıklayıcı şekilde söylerdi.

FD: Abi, sonra sizin o biletlerin bir kısmı bizlere denk geldi. Nasıl mı? Bilet bakıyoruz arkadaşla Sami Yen'in oralarda küçükken. Polisin teki geldi; "Biletiniz var mı lan sizin dedi?" Biz de korktuk, var dedik, yok aslında. Sonra polis cevap verdi: "Haa... Yoksa bende var."

Sizin biletlerin nereye gittiği belli dimi? :)

Tanya's said...

Cenk yaw,

Tubik demişim pardon..EE türkçe bu nereye çekersen oraya gidiyor..teşkilat o yöne çekmiş belliki..

Cthulhu said...

Buraya yorum bırakan arkadaşlar. Anonim olarak girerseniz yorumunuzu asla yayınlamayacağımı söyledim. Bu oldukça samimiyetsiz bir durum. Sadece daha sonra da kullanacağınız bir isim bıraktığınız zaman istediginiz kadar yorum yazabilirsiniz.

Ve evet, parayı vermeme, onun yerine cezayı ödeme konusunda haklısınız. Fırsat vardı önümüzde ve bir kullanmadık. Ama bizi orada trafik ekibi gelene kadar bekletecek ve elindeki arama izni (asayişti ya) ile kimbilir neler yapacaktı. İkisini o an teraziye koyunca para vermek ağır bastı sanırım. Ama yine de çok haklısınız. Zaten o yüzden yazıda da isteyen istediği yorumu yapabilir bu noktada demiştim.

eleştiren adam said...

devrem yazında inceden bana da giydirmişsin yorum yapmadan geçmek istemedim..

şimdi konuya bir kaç açıdan bakmak lazım.. benim inanılmaz zoruma giden bir durum olduğu için ne kadar objektif bakabilirim bilmiyorum ama yine de deneyeyim..

bir araç sahibi olarak aracın trafiğe karşı sorumluluklarını yerine getirmek benim görevimdir, kabul.. buna mazeret olmamalı, kabul.. evet gerçekten de farkında bile değildim.. süresi geçmiş.. yaptırmak lazım...

ancak başka şeyler de var.. bizi durduran bir aşayiş araması yapıyordu.. bize ceza kesme yetkisi yok.. fakat ekip çağırabilir. eğer burda o arkadaş görevini yerine getirme aşkıyla yanan birisi olsaydı, bunu yapardı.. biz de cenklere 2 km. yürürdük.. fakat o bunu yapmadı, onun yerine benim milyonlarca ah ve haramla lanetlediğim paramı aldı.. tüm hayatım boyunca onlarca kez bu ülkede rüşvetle işimi yaptırmak zorunda kaldım.. iş yapmaya, üretmeye ve tabi ki kazanmaya her kalkıştığımda, benim ekmeğimden çalanlar oldu.. hepsine lanet olsun.. bu insanların görevi aşayiş ve güvenliği sağlamak.. kısacası bizlerin mal ve can güvenliğini sağlamak.. peki bu memur arkadaş bunu mu yaptı? benim ya da bir başkasının hayatını mı kurtardı..

dikkat edin, son yıllarda polis bir ağlamaklı... tüm yetkilerimizi aldılar AB yasaları ile, elimiz kolumuz bağlı diye.. evet silah kullanma yetkileri alındı, karakolda dayak ve işkence kaldırıldı, gözaltında tutma yetkileri kaldırıldı.. kısacası aslına bakarsanız, polisin istemediği, yapmaktan kortkuğu veya çekindiği işler üzerlerinden kalkmış oldu.. işleri azalmışken, can güvenliklerini tehdit eden unsurlar azalmışken, bu insanların daha aç, daha cüretkar, daha şahsiyetsiz olması hepten bir tezat değil midir?

6-7 ay önce evime hırsız girmeye çalıştı.. polise gittim, biz bir şey yapamayız, kendi imkanlarınız ile halledin dedi bana başkomiser.. izmirde 3 yıl önce 2 kişi yürürken 9 kişiden dünya kadar dayak yedik.. kız arkadaşlarına güya laf atmışız. ortada kız bile yoktu.. bu dayağı iki ekip aracının tam önünde yedik.. bir tanesi bile çıkmadı araçtan...

bana kimse anlatmasın.. polisler artık trafik cezası kesmekten ( o da gücü yettiklerine) ve rüşvet yemekten başka hiç bir halta yaramıyorlar.. Aralarında tektük iyi niyetli, işini layikiyle yapanları tenzih ederim.. ama malesef bu derece yozlaşma içinde onların da neslinin yakında tükeneceğini düşünüyorum...

ben arabamın muayenesini yaptırmamakla suçluyum, suçumu da kabul ediyorum.. haydi şimdi rüşvet yiyen polisler çıksın da ben de hatalıyım desin... bir de utanmadan benzin alma durumun varsa yardımcı olursan sevinirim diyip utanmadan bizi ne belalardan! kurtardığını anlattı.. boğazında kalsın ey cesur polis memuru.. bayramın da kutlu olsun...

Avon Dünyası said...

Cenk Bey,babanızı bir derginin spor ekinde gördüm.Essporto koşusunda 1. olmuş.Yaşına rağmen azmine ve dikkatine hayran kaldım.
Cengiz Bey'e sevgiler..