Friday, May 4, 2007

Gündem

Selamlar efendim...

Uzun zamandır yazmıyorum fakat her zamanki gibi yoğuluk, yorgunluk gibi sebeplerden ziyade daha şahsi ve ruhi sebeplerim vardı bunun için.. Bugün de yazmamın sebebini aşağıda izah etmek istiyorum.

Bir kaç gündür içimde inanılmaz yazı yazma isteği olmasına karşın kafamı toparlayıp cümleleri sıralayamıyor oluşum, açtığım blog sayfasını seri hareketlerle kapatmama sebep oluyordu.. Bir gün ofiste sıkılmakla meşgulken diğer bloglara göz atıyım dedim.. Küçük Erman'ın tepesinden yola çıkarak herkesin listesindeki bir sürü bloglara baktım... İnceledim ve çok enteresan şeylerle karşılaştım. Meğer biz burada kendi halimizde takılıyorken hekes almış başını gitmiş, konsepti olan blog sayfalarına kadar uzanmış iş... Ne kadar mutlu oldum.. Ne kadar güzel bir şey. Her türden insan, sakince, ne anlatmak istiyorsa onu anlatıyor.. Çok hoşuma gitti cidden..

İşte böyle oradan oraya süzülerek yaptığım blog sörfünde karşıma Ereğli pidelerinin (Tabiki de Hasan Kuru) anlatıldığı bir yazı çıktı. Noluyor dedim kendi kendime.. Bir de baktım ki sempatik ilçemiz Kdz.Ereğli'den iki tanıdık sima Başak ve Burcu'nun bol yemekli blog sayfası... (Yanda linki var Foodies in London olarak) Oradan Burcu'nun kendi blog sayfası derken olayı gündeme bağlatacak kısım denk geldi.. Burcu Ayça Şen'in radikal gazetesinde yazdığı köşenin linkini koymuş...

Şöyle bir bakayım dedim.. Blog sörfü yaparken şenlenen sıkıntılı ofis saatlerim Alice Harikalar Diyarında'ya döndü.. Çok güldüm çok eğlendim..... Ve gündemimizde olan siyasi, politik, apolitik meselelere Ayça Şen'in bakışını yazısından bir kuble alıntıyı buraya aktarmak istedim....

Linki buradadır;

http://www.radikal.com.tr/yazar_arsiv.php?yazarno=165&ek=cts


Apolitik olmasından yakındığı ve aslında benim de sinirime dokunan herşeye inceden çok eğlenceli geçirdiği yazısının bir kısmı da buradadır;

"....Tek umudum, Peter Sellers filmlerinde bizim gibiler hep şans eseri kazalardan kurtulur. Bu durumda biz saf mıyız? Kimin kellesi kimin koltuğunda? Bütün bunları bilmeye hakkım var belki ama merakım var mı, hayır. Çünkü biri gelip bütün olanları, oynanan Ali Cengiz oyunlarını anlatmaya kalksa dinleyemem, sıkılırım. İşin enteresan yanı, entel insanlar beni hiç yadırgamıyor. Mesela entellerle dolu bir odaya girdiğimde eğer televizyonda pür dikkat siyasetçileri seyrediyorlarsa, adamları gösterip onlara "Bu iyi adam mı, kötü adam mı?" diye soruyorum. Onlar da son derece anlayışlı bir sesle "Kötü adam, çünkü...." diye anlatıyorlar. 'Çünkü'ye geçtiklerinde sensörler devreye giriyor ve yine dinlemiyorum. Mesela "İyi adam, çünkü..." dediklerinde de 'çünkü'den sonrasını bloke ediyor benim sistem. Ama şunun farkına vardım ki, bu enteller bazen iyi dediklerine bir süre sonra kötü, kötü dediklerine de bir süre sonra iyi demeye başlıyor. Aslında bir kanal olsa, sabahtan akşama kadar çizgi film verse, fazla uzatmamak şartıyla arada bir de belgesel versinler ve haber bültenlerinde birisi çıkıp siyasetçileri gösterip 'Bu iyi adam, bu kötü adam, şu eskiden iyiydi, artık kötü oldu, bu kötüydü, iyiye gidiyor' dese ve haber bülteni bitse. Öyle sıfat tamlamalarını filan da kullanmasa. Sadece adamın resmini gösterip 'kötü adam, iyi adam' dese. Sonra da hayat bayram olsa. Bi de şey, caz müzik olmasa. Yani olsa da bu kadar uzun ve saygın olmasa. "



Sevgilerimle...

2 comments:

Burcuk said...

Tubaaaa, yahu bu kadar tesaduf olur, gecen gun sizin apartmanin onunden geciyordum (ki artik eski apartman olmustur belki bilmiyorum:) ) acaba Tuba napiyor diye dusunmustum. Sasirdim blogda gorunce:) Cok guzel oldu, hemen ekliyorum linklere:)

Ayca Sen'i ablam onermisti, gec olsun guc olmasin kesfettim mutlu oldum resmen, cok komik kadin:)

tubik said...

Hakkaten inanılmaz tesadüf etmiş :)

Haberleri veriyim o zaman.. Ailenin tüm bireyleri artık İstanbul'da.. Oradaki evi de uzun uğraşlardan sonra sattık bir-iki ay önce.. Yani Ereğli ile ilgili bağlantılarımız Çınaraltı, Hasan Kuru ve arkadaş özlemleri oldu... Benim neler yaptığım da burada yazıyo.. Mühendis çıktım, çalışıyorum büyük bir azimle :)

Ama aslında bunlarla yetinmek yanlışmış, koskoca google blog'unda bile buluyomuş insan birbirini :)

Dediğim gibi Ayça Şen inanılmaz eğlendirdi beni. Başak ablaya teşekkürü bir borç bilirim :)